Birini kapının önüne koyuyorsun, ve o sana teşekkür ederek gidiyor. Birini karın, soğuğun, kasımın ortasında, kapının önüne, gecenin önüne, dünyanın önüne koydun ama o sana teşekkür etti. Seneler sonra kapısız, evsiz ve teşekkürsüz kaldığında anlıyorsun. Bak bunu özlemek sanıyorsun ama sen beni artık çok özleyemezsin, sen beni sadece anlamıyorsun.
Birini çok sevmiş olmak geçse keşke. O fotoğrafları çekmemiş olsam, açıp açıp bakmamış olsam. Senin gibi benim de haberim olmasa. Bağırsam çağırsam öfkelensem ama öyle sakince dönüp gitmemiş olsam. O sakinliğin öfkesiyle senelerce kendime batıp kendimi kanatmasam. Keşke neye nasıl kırıldıysam, ama nasıl kendimden bile sakladıysam senden de saklayabilsem. Geri dönmek için ayak izlerimi bulamadım mesela, ama ağrıdan uyuyamadığım geceleri hep buluyorum. Benim hayatıma günü aydın olmayan sabahlar doğdu, senin günaydının bol olsun. Benim ayağım taşlar arasında, senin yolun çiçek olsun.
Bak kar yağmıyor artık. Fotoğrafın yok. Üstelik Kasım ayı da geçti, beni bıraktığın enkazdan sağ çıkamadım. Sen yoksun. Beni bıraktığın enkazdan sağ çıkamadım. Sana sağlam duvarlar diliyorum, ama ben, seni ve birkaç şarkıyı artık anlamak istemiyorum..