Dudaklarının kıyısındaki
berrak suyu tattığım ilk gün
o bir damlanın
tüm simyacıların aradığı hayat suyu olduğunu biliyordum.
Gel,
ve başını koy dizime
bürünelim sessizliğe.
Gel,
toplayalım çadırımızı
mevsimlerin hep Akdeniz olduğu yere gidelim
Saralım yaralarımızı.
Sana Yuhanna İncili'nin ilk cümlesinden bahsetmeliyim
ellerim yüzündeyken
Tanrı ikimizin soluğu arasında demeliyim
Duru bir şarkı söylemeliyim
hiç duyulmamış bir çan sesi gibi.
zaman zaman solgun çehrene vuran ay ışığı
elbet aydınlatır kaybolan çocukluğumuzu
Ben
gözlerinden akan yaşlarda kendimi
hep bir ırmağın kıyısında oturup
ağlarmışım gibi hissederim
Bir garip Akdeniz turunçlarının kokusuyla doludur ki içim
vay ki gençtim
vay ki yalnızca sana ait olarak ölecektim.