Hiç ummadığın anda gelir ya zaten.

Ruhunun bile sana küstüğü zaman.

Aynaya dâhi bakamadığın günlerde.

Sanki tekrar varolacakmışcasına.

Bir bebeğin ilk çırpınışları gibi umudu tekrar iliklerinde hissedersin.

Zamansız bir yok oluştu bendeki bu çaresizlik.

"Az unutup çok hatırlayan delirir.

Unutulmaları, hatırlamaları eşit düşenler sevinir.

Çok unutup az hatırlayan delirtir.

Bunları ölçmeye kalkan çıldırır."

demiş ya Özdemir Asaf.

Ben her demini yaşadım belki bu çırpınışların.

Bir zamanlar aklı başında bir şarap gibi hissederdim.

Zaman her şeyi değiştirir derlerdi de ben akıl sıra erdiremediğim o şaraptaki hazzın değişeceğine inanmazdım.

Zaman geçti sonra, çok derinden gelen bir çığlık sesiyle uyandım.

İçimdeki hüzün geride kalmıştı.

Hani hiç geçmeyecek sandığımız o mistik gecelerin, umut dolu sabahları gibi dokundu hayatıma.

Dağlarıma, sularıma, yollarıma can gelmişti adeta.

Şarabın tadı bir başkaydı artık benim için.

Ateşi yuttum sandım içince ama

o yudum beni, ona giden çıkmazları

yakmıştı çoktan...