içindeki hıçkırıkların üstüne
gülüşmeler basmaya kalkar
göğsü ağrır, beceremez.
denedikçe dener çaresiz
çünkü sessizlikte demlenir ahraz çığlıklar
her seherde yeniden konulur
işkence sehpasına
yatar acılar, iniltiler kabrinde
kesik duaları
çaresiz küfürleri duyulmaz
sehpa, dört duvar, zincir
hepsi lâl
hepsi korkak
ne yarası kapanır ne ıslaklığı geçer
gözyaşlarının izi silinmez şakaklarından
terinin tuzlu, kanının demir tadı
karışır birbirine
nefes alamaz, boğulur.
yaşamak ister zavallı
yaşamak ister elbet ama
ne mavi gök kabullenir onu
ne siyah gece
bir tek araf grisi
sıkışır kalır çaresiz
kimsesiz
bursa’20/nisan/