İçimden geçen anlamlara, yitirilmiş, buruşuk dillerle düzeltme yapıyor biri.

Ve o diğeri;

Zamanın artığından saat yapmış, aynalarda göremiyor kendini.

Ucundan sallandığımız bütün dünlerde, halk ağzıyla düşünüyoruz birbirimizi.

Ayrıntılar,

Pençe gibi dönüyor beynimin kıvrımlarında. Senin eksiğin bir diğerinin varlığını kanatıyor. Belli belirsiz rollere çağırıyoruz birbirimizi ve dünya böyle dönüyor.

Kendimden yarıladığım yoldan başkaları devam ediyor. Bazen yeniyetme sebeplere sığınmış, düşmüş, düşlenilmiş masallar yazılıyor içimde. Dinlediğim avutuyor beni.

Belli bir zamana koşul olarak öne sürülmüş sevgilerle tanımlıyorken birbirlerini,

Her bir susmayı,

Her bir dikkat kesilmeyi,

Her bir yansımayı,

Her bir konuşmayı,

Her bir boşunalıkları kalbime iğne işi nakşediyorum.

Kendi payıma düşen denklemlerde çözümsüzlükle susan aksi dilim yeri ve zamanından yoksun, kendi başından geçenlere yabancı.

Kaldırılmış eski bir aşkın konuşkan durmayan repliklerinde kendime bildik gelmeyen kaçıncılık.

Benim yığıntılarımdan kendine kişilik işleten zaman.

Yan yatarken,

Aklımda belli bir kaygıyla, eksiksizliğe yer bulmuş koşullar.

Yarı aksanlatılmış yokluğuna,

Biçim çizilmemiş ağırlığına,

Belli belirsiz kaçınılmazlığına kıyı yapmışım.

Benim yansımam sende kaybolunca diğeri olma şansını yok etmişim. Benden yığınla soya çeken koparılmış düz zaman yerinde değil artık.

Zaman yakınımda benim.