İnsan, fıtratı gereği unutur. Her daim aynı duyarlılıkta ve duygu durumunda olması mümkün olmayabilir. Fakat, her daim Rabbinin murakabesinde olduğuna iman eden mü'min kimse son nefesine dek bir sınavda olduğunu bilir ki bu sınav kendisini ya doğrudan ya dolaylı olarak etkiler. Mü'min insan, sınavdan çekilmenin mümkün olmadığını bildiği gibi kardeşinin sınavından muaf olmadığını da bilir. Mü'min insan, Ümmet'in derdiyle dertlenir. Mümin insan, Ümmet'in gamıyla kederlenir. Mü'min insan, Ümmet'in acısı karşısında acı duyar. Mutlaka ferdî/şahsî hayatına devam eder ki edecektir de çünkü bu kaçınılmazdır. Ayrıca, muhakkak bazı dalgalanmalar yahut denge değişiklikleri olur iç aleminde. Fakat, "Müminler ancak kardeştirler." (Hucurât Suresi, 10) hakikatine iman ettiği gibi bu hakikâti kendisine hatırlatması gerektiğini de bilir. “Müslümanların derdini kendine dert edinmeyen onlardan değildir.” (Hâkim, Müstedrek, Rikâk, IV, 459) buyuran Rasul'ün, sallallahu aleyhi ve sellem, izinden giden/gitmeye çalışan mü'minin gündeminden düşemez mazlum, mağdur ve mustazafların bulunduğu İslam coğrafyaları. Mü'minin kanına dokunur daha beşikteyken hatta anne karnındayken katledilen yavruları ümmetin. Mü'minin kanına dokunur ırzına geçilen kadınları ümmetin. Mü'minin gözünde yaş olur, içinde sızı olur ümmetin boynu bükükleri. Ümmet için elimiz bir defa bile semaya kalkmamış, bir kez olsun selametleri için dua etmemişsek kardeşlerimize, gözümüzden bir damla olsun yaş akmamış, elimiz bir defa olsun cebimize gitmemiş ise kendimizi sorgulayalım. Kendimizi evvelden sorgulayalım çünkü Allah'ın sorgusu çok daha çetin olacak.