sen ya da ben güneş ya da yosun

ya da hepsini bırak birkaç tane gül yaprağı

ne fark eder? hepsi aynı.

basbayağı dalgakıranım şuan, sen deniz.


aşınıyorum, arınıyorum

sonra gece olmadan ikinci sabaha uyanıyoruz

çünkü güneşiz.


varolmanın zevkini yaşayan ve bunu bana öğreten bilge adam, işte ona çok benziyorsun

saç diplerimde bile zevk hissediyorum enerjin bana değince oradan hesap et.

evet saymaya çalışana deli denilen o yıldızları ben saydım.

bir yıldız bir yosun(sen) bir de ben çıktı koca gökyüzünden

bütün sıfatlardan arınmış olarak maviye boyuyoruz birbirimizi

adını sayıklayarak dolaştığım cennette elma yiyorum

çok cennete gittim ben, hepsinde sen vardın

yutkundum her karşılaştığımda yüzünle

bilmem kaçıncı hayatımda rastlayacağım tekrardan sana?


sesin kanıma karışmasın diye alıp denize attım, sonra bikinimi giydim.

bin kere nida diye bağırsam yine unuturum adımı, ruhumun bir adı yok.

seninkinin var mı?


her yerde görüyorum gözlerini, bakınca kopuyorum bu boyuttan, bakamıyorum

kayın ağacının altına kurduğum bir Satürn var benim çemberinin ortasında tütsü yakıp tütsü olduğum küllerini saçlarına döküp ruhumu beslediğim bir Satürn.

bacaklarıma yağan her yağmurun bulutusun ama öpemedim seni.

aslında çok öptüm, hatta saçlarına bile dokundum

ama o ağacın altındaki Satürn'de kaldı hepsi, sen hatırlamıyorsun.


üç denizi tek bakış açısından izlediğim bu kumsalda, dalgakıranlar şeffaf, içine yengeçler birikmiş,

ben o kumsalı boylu boyunca dolaştım.

sekstilyon tane yengeç gördüm, bir de yosun vardı

yosun sendin, deniz sendin, o kumsalda gördüğüm her şeyde biraz sen vardı.



suyu severdin, su oldum ama dökülemedim üzerine, pudra şekeri mi olsaydım da dökülseydim.

yanıma her yaklaşışında, pürüzsüz ama alacalı enerjin tenime her değdiğinde bacaklarımdan enseme yükselen ışıklarla besleniyorum.

renklerini seviyorum, renklerime benzetiyorum çünkü


gözlerine bakmak, şiddetli bir ışıktan sonra saatlerce ışığında oturduğum mum kadar kutsal bir huzur.

Venüs'ün hangi evlâdısın sen, hepsini tanıdığımı zannediyordum oysa.


dantellerle, incilerle süslediğim göğüslerim,

ellerini istiyor artık

gerçekliğine doymuş gözlerini istiyor

saçlarının tenimi yeşertmesini,

derinlerime renklerinin bulaşmasını.

üzerinden düşebileceğim kaç ucun var?

hepsinden teker teker düşmek istiyorum


ve asla yok olmayacaksın.

uzayın serin günlerinden birinde asılı kalacağız.

renk renk orbların kaçıştığı sahnelerde hep birbirimizin yörüngesine sokulacağız