Pandora'nın Kutusundan Neler Çıktı?


Pandora'nın Kutusu, Yeşim Ustaoğlu'nun yazıp yönettiği, 2008 yılı yapımı bir dram filmidir. Başrollerini Tsilla Chelton (Nusret), Derya Alabora (Nesrin) ve Onur Ünsal (Murat) paylaşıyor.


Yönetmenin görüşüne göre "Pandora'nın Kutusu bir yabancılaşma, yalnızlaşma hikâyesi... Herkesin kendini bir şekilde içinde bulabileceği, gelişmiş ya da gelişmekte olan, kapitalizm ve modernlikten nasibini almış bütün toplumlardaki bireylerin sıkışılmışlığı anlatılıyor. İnsanlık hallerinin kimi ironik kimi hüzünlü bir dille anlatıldığı, orta sınıf ahlakı üstüne kurulu, dokunaklı bir hikâye… Yitirilen idealler ve sinsice yerini alan konformizm; gerçeklikten kopmalar, ön yargılar, böylece her an çatırdamaya hazır ikiyüzlü aile anlayışı ve bunun yarattığı bunalımlar, kaçışlar, nihilizm, sınıfsal farklılıklar, iğreti ilişkiler, iletişimsizlik, suçluluk, korkular, yapayalnızlık... Kısaca insana dair her şey Pandora'nın Kutusu’nda saklı."


Dünya prömiyerini eylül ayında Uluslararası Toronto Film Festivali'nde yapan Pandora'nın Kutusu, 23 Ocak 2009'da Türkiye'de gösterime girdi. San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Kadın Oyuncu (Tsilla Chelton) ödüllerini kazandı. Nusret karakterini oynayan Tsilla Chelton Fransız ve ilerleyen yaşına rağmen bu filmde oynayabilmek için bir filmde oynayabilecek kadar Türkçe öğrenmesi takdire şayan gerçekten.


Pandora'nın Kutusu, Antik Yunan efsanelerinde geçen ve içinde kötülüklerin bulunduğuna inanılan sihirli kutudur. Filmde Pandora'nın Kutusu aslında Nusret teyze. Çocuklarının ve torunun hayatlarına girmesiyle onlara belki de kendilerine itiraf edemedikleri, farkına varamadıkları gerçekliklerini ince bir şekilde yüzlerine vurmuştur.


Belki de hiç etkileyemediği tek karakter hayta oğlu Mehmet. Mehmet bohem bir yaşam tarzını benimsemiş, hiçbir şey umurunda olmayan bir tip. Nesrin'de ise yönetmen onun karakter özelliklerini sahnelere çok güzel yedirmiş. Kamyoncuların konakladığı tesiste oradaki yiyeceklerden yememesi, su birikintisinin üzerinden gitmek yerine ayakkabılarının çamur olmaması için kenardan, çimlerden yürümesi karakterini tamamlayıcı sahnelerdi.


Torunu Murat ise ilk defa tanıştığı anneannesiyle uyum sağlayıp onu anlayabilen tek insan. Murat, kontrol manyağı (Nesrin) annesinin baskılarından bunalıp kendini gerçekleştirebilmek için konfor alanını terk edip bir yolculuğa çıkmış insan. Kardeşlerin bir hastanede bıraktığı anneannenin; hastane parkındaki banklar arasında kafese kıstırılmış gibi amaçsızca sağa sola dönerken Murat'ın onu ait olduğu yere götürmek üzere gelmesiyle bu yolcuğu anneannesiyle büyük ölçüde tamamladı. Özellikle son sahnede gittikçe her şeyi unutan Nusret teyzenin belki de hafızasında tek kalan şey olan kocasını da unutmamak için "Onu da unutmadan bırak beni gideyim," deyip kendini dağlara vurması etkileyiciydi.