Ellerim cebimde, boş boş yürüyorum sokaklarda. Üniversite mezunu işsizim. İç sesimin kulaklığını taktım, Müslüm Gürses’ten İsyankar dinliyorum. Bu küçücük şehirde tek başıma yaşıyorum. Karnım acıktı. Cebimde metelik yok. Eve on dakikada yürürüm de buzdolabı tam takır kuru bakır. Ne yapacağım ben? Sanki yetmez gibi eziyet ettin. En sonunda beni isyankâr ettin. Bakarız bir çaresine. Aha! Yemek ikramı. İsmullah Vakfı. Kaynanam seviyormuş. Girelim bakalım.


Karnımı doyurdum. Bir sigara da güzel giderdi şimdi. Adam beni çağırıyor. Buyur abi. Çok güzeldi abi, çok sağ olun. Cübbe mi adamın üstündeki? Allah razı olsun diyeyim bari. Allah razı olsun sizden. Kim? Olur abi. Zamazingo Hoca ile tanışacakmışım. Anlamadım adını. Okuyup üfleyecekmiş. Üflesin bakalım, bir de onu deneyelim.


Hocayla bir güzel tanıştık. Tatlı bir adam ama sarık, cübbe, sakal... Geriyor beni. Okuyup üflüyor. İnançsız değilim de... İnançlı da değilim hani. Gülünç geliyor bunlar bana. Efendim hocam? Cin mi girmiş içime? Nasıl oldu öyle bir anda? Hocam ne yapıyorsun? Hoca okşamaya başladı beni. Cin çıkaracakmış. Direniyorum. Deminki herif geldi; o tutuyor, hoca okşuyor. Tutan lavuk izbandut gibi, karşı koyamıyorum. Hoca tatlı dille hâlâ cin çıkaracağından bahsediyor. Bir yandan da dua okuyor pantolonu, donu indirirken. Tecavüz edecekler bana. İmdat! İzbandut ağzımı kapadı. Sesim çıkmıyor. Debeleniyorum. Hoca benim pantolona ilişiyor. İzbandut "Bugün cuma hocam." diye uyardı. "Öyle mi?" deyip dizlerinin üstüne oturdu hoca. Aralarında fısıldaşıyorlar. "Cin çıktı evladım, geçmiş olsun." deyip yanı başımda sallanan çüke rağmen babacan bir tavırla salıyorlar beni. Kalktığım gibi, arkama bakmadan, ufak ufak tüyüyorum oradan.