Çok mutluydu o gün papatya.
Denizin maviliğini seyrediyordu.
O gün yine hediye edilmişti bir genç adam tarafından aşığına.
Bu gün yine birileri mutlu olmuştu , kendisini görünce.
Denize bakan masa etrafındaydılar genç kızla birlikte.
Genç kızı izledi bir süre. Uzun uzun çaldı kız.. Çellonun o derinlikli sesi, denizi de etkilemişti kendisi gibi.
Sonra genç kız göz kırptı kendisine .
‘’Teşekkür ederim !’’
‘’Bana da mı teşekkür ediyorsunuz ? Fakat neden? Yine de teşekkür ederim hanımefendi.’’
‘’Ben papatyaları çok severim ki! Ben ,dört sene önce burada bu parçayı çalıyordum dilek tutmuştum. Ellerimde sizlerden vardı. Hediye değildi bu defa , ben kendime almıştım. Dileğim gerçek oldu. Şimdi düşlediğim bu kentte düşlediğim haldeyim .
Üstelik çellom da benim yanımda!
Dalgalara karşı, bu koyda , bu şarkıyı çalmak, çelloma sarılmak öyle bir saadet ki…
Sen de ellerimdeydin ve bana inandın. Bana gülümsedin.’’
Gülümsedi tekrar papatya .Tıpkı o günkü gibi.
Demek ki sadece ‘seviyor – sevmiyor ‘dan ibaret değildi anlamı. Hayatın içinde onu görenler ve sesini duyanlar da vardı.