Taze kokular birikmiyor artık sessiz günlerde. 

Yerini yadırgayan yabani bir ısırgan otuyum, kuytu zeytin diplerinde. 

Öyle heybetli bir gölge ki rüzgar izin istiyor esmeden önce. 

Kemik kadar sert kökleri karışıyor köklerime. 

Oysa ben yabani bir ısırgan otuyum sadece...

Izdırap içinde bekliyorum üzerime düşecek yağmur zerresini. 

Özlemle anıyorum güneşi. 

Kimileri anlamlandıramıyor bir paradoks içinde sürüklendiğimi. 

Her ağaç dibinde, her iklimde, her toprakta yeşerdiğimi düşünüyorlar...

Varoluş sancımı, sanrı sanıyorlar... 

Duvarların ardına sığınan ürkek bedenleri izliyorum.

Dikenli tellerle örülü toprağımın kıyısından...

Her gün yeni ve bir öncekinden daha kalın tuğlalar ekliyorlar.

Dikenlerimden sakınıp korunmak istiyorlar... Oysa ben yabani bir ısırgan otuyum dağ eteklerinde salınan... 

Türküsü dahi olmayan, dokunan teni yakan yabani ısırgan otu!