Motown'ın üretim hattından çıkma sound'larından etkilenen George Clinton, muazzam Parliament-Funkadelic'e dönüşecek olan funk devrini ağır ağır oluşturdu. İki grup, birkaç yan proje ve içlerinde saksafon yıldızı Maceo Parker ve bas gitar ilahı Boosty Collins'in de içinde bulunduğu 50'den fazla müzisyen.
Parliament'in üçüncü ve en iyi albümü olan Mothership Connection, onların uçlardaki müzisyenliklerinin ve yenilikçiliklerinin bir kanıtı. Kapakta Clinton, makyajlı yüzü ve apartman topuklu diz boyu çizmeleriyle bir uzay gemisinden atlarken görünüyordu ki albümün kendisini bundan daha iyi anlatmak mümkün değildi. Clinton'ın rehberliğinde Parliament Funk'ı almış, asitle yıkamış, sonra da feci havalı bir hale getirmişti. Ortaya çıkan Collins, Clinton, tromboncu Fred Wesley ve klavyeci Bernie Worrell tarafından kusursuz bir biçimde düzenlenmiş birbirinden güzel yedi r&b parçası.
''P-funk (Wants to Get Funked Up)'' kendisinden sonra geleceklerin müjdecisi. Uykulu basların üstüne yumuşak bir sesle konuşan Clinton, birden gaza basıyor ve synthesizerlar, üflemeliler ve armoniler dizgini ele alıyor. O noktadan sonra her bir şarkı iç içe örülü ritimlerin ve melodilerin bir patlaması.
Mothership Connection'ın yenilikçiliği bile onu gelmiş geçmiş en iyi funk albümlerinden biri yapmaya yeter. Çıktığı zaman büyük başarı elde eden albüm (''Tear The Roof the Sucker'' Parliament' in hot 100' deki en büyük hitiydi.) insanların funk ve r&b'ye bakışını değiştirdi. Üstünden yıllar geçtikten sonra bile albümün etkisini Warren G ve Snoop Dogg gibi rapçilerde ya da Red Hot Chili Peppers ve Primus gibi rockçılarda görmek mümkün. P-funk mirası, Clinton ve arkadaşlarını en ünlü Amerikan gruplarından biri yapıyor.