Çekince


Zaman zaman, dökülmüş çam iğnelerinin altında pörtleyen bir mantar gibi beliriyor düşünceler. Orada, biliyorum. Kaygılarım, korkularım, sevincim, heyecanım ya da mutluluğum... Eşelemeye korkuyorum, ne ile karşılaşacağımın belirsizliği huzursuz ediyor beni.


Kafa


Hayatı düşünebilen bir canlı olarak gözlemlemenin bilinci ve idraki esnek kılması, aynı zamanda düşüncenin sonsuzluğu karşısında algıladığımız gerçekliğin aşılamaz sınırları olması... Sonsuz bir okyanusun derinliklerinde bir akvaryuma hapsedilmiş gibiyiz.


Şarap lekesi


İçsel bir sızı. Duş alırken suyun tenini yakması gibi ama tenin altında, göğüs kafesinin ortasındaki o yumuşak dokunun içerisinde olup bitiyor her şey. Bitiyor derken lafın gelişi. Bu, anlamı ile yüzleşmekten korktuğum bir his. Duyguların bu denli fiziksel tesiri endişe verici


Öteki


Kendimden utanıyorum. Böylesine acı ve keder ile dolu bir dünyada benim yaşama motivasyonumu zedeleyen şeylerin basit kişisel insani dürtülerim olmasından utanç duyuyorum. İşte bu yüzden insan en bencil canlı. Yalnız ben değil herkes, iyisi ve kötüsü ile herkes.