"Kırık kalpler durağında inecek var

Eteğindeki taşları dökecek var"


İnsan yaşarken hep birden fazla ömrü varmış, yahut ömrü normal ortalamanın dört beş katıymış gibi erteleme kredisini bolca kullanıyor. İstediği tatili erteliyor, sevdiği işi erteliyor, okumak istediği kitabı, izlemek istediği filmi erteliyor. Sevmek istediği insanı bile erteliyor... Ancak gerçek, yüzümüze otuzların sonuna doğru çarpıyor. İlk beyaz saç teli, ilk kırışıklıklar bu hayatın ertelemek için çok kısa olduğunu hatırlatıyor ve başlıyoruz keşkeler defterini kurcalamaya. Birden fazla hayatımız olmadığı gibi, hastalıklar ve yıpranmışlıklar ömrü de kısaltıyor. Alayım da bu beni, en başına götüreyim yaşananların, yeniden doğmuş gibi başka tercihlerle yolumu yeniden çizeyim, şeklinde bir arzu vuku buluyor. Ama bakınız hayatın bu kanalı açık değil. Tercihlerimiz ve bize getirileriyle tek kullanımlık bir ömrün mensuplarıyız. Ne yazık ki...

Past Lives beni de benzer yaşanmışlıklarıyla izleyen herkes gibi vurdu geçti. Film sakin bir atmosferde, mekan ve oyunculukların teminatıyla mesajını iletmesiyle dupduru. Mesajı açık: Sadece bir kere yaşarsın. Filmde birden fazla yaşama ihtimaline yapılan göndermeler bile bunun imkansızlığının altını çizmeye yaradı benim perspektifimde.

Ana karakterlerimiz birlikte çocukluklarını geçirmiş, sonradan yolları kızın ailesinin göçmesiyle ayrılmış bir kadın ve bir erkek. Birbirlerine kavuşma noktasında -bana göre- yeterli azme ve hevese sahip de olmadıklarından apayrı hayatlar kurmuşlar. Ama yıllar sonra bir araya gelip artık geri dönülemez yerlerde oldukları yüzlerine çarparken bir yandan da aslında birlikte muhteşem olurduk hissiyle itiraf etmedikleri bir karamsarlığa düşüyorlar. Filmin ilk sahnesinde kızı, kocasını ve kızın eşini aynı karede görüyoruz. Beden dillerinden bu üçlünün arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışan dış sesleri duyuyoruz. Ta ilk sahneden muhteşem oyunculuklarla yaşanan trajedi seyirciye geçiyor. Her şeyin çaresi var da geç kalmışlığın yok mu diyordu şair? Ah bilge şair. Film bitmeye yakın kadının, duygularını örtmeye çalışan tavrı siliniyor ve göz yaşları içerisinde eşine sarılıyor. Artık olmayacak ve bir daha yaşama şansım yok. Onu seçseydim neler yaşayacağımı bilmesem de sanki harika olurmuş gibi hissediyorum diyor o göz yaşları.

Bize gökten birinin inip bu hayatın tercih edilenler çerçevesinde en mükemmel halini yaşadığımızı, başka hiçbir tercihte bundan iyi olamayacağımızı söylemesi lazım. Başka türlü kırık kalplerimizi onarmamızın imkanı yok.