Yerleri tanıyarak ve kirletmeyerek dindiriyorum 

Şiirlerde yeri, mısralarda adı gizlilerle konuşabiliyorum anca

Su, bir avuç içi 

toprak kabulünü erteledi ölümlerde

Bahası baharına çarpışan ömürsüz taşlar dikili ise

Kaç kurtul gül kurusu devler çünkü

Yanık bağırlılar yenildiler zira

Kalem irisi ela gözlere isabet eden fikriyat

Barkodunu anlamadığım dillerde markalarla

Sevişiyor her yanı çaput her yanı yamalıklı oysa

Erkek pembesinden tüy dahi istemiyor benliğim

Bu bir ürperti mi kaçış mı

Hadi tamam sen kazandın yine

Bu içimdeki mücella farkı ne? 


Hayatın sipariş yöntemi olduğunu düşünsen de

Pahalı arabaları hâlâ iyi kullanıyorsun

eve gelebilmek için müdürle kavga etsem de 

Sofrayı beş dakika geç kurdum

Söylendin, utandım, neden? 

Kadınlığım

ellerime yapışan mahareti sıyır! 

Ellerim

okşamayı devşir ipeklerden, payetlerden ve gardıroplardan! 


İçimi ada çayında tütsüledim gelme!

Oturtacak yerim kalmadı 

kızgınlığımla ateşe verdim, ateşe attım, yaktım

Yanmalıyız oysa Hacıbayram’da bir cehennemde!

Kabul olunan dualarda aksilik olmalı

O gün ana duasını alamamış olmalısın!

Döndüğüm yer yine senin yanın kaskatı

Kaslarımın adamlık hali de kalmadı 

Yanmalıyız Eyüp Sultan’ın tam orta yerinde

Dinmeyecek içimdeki dinsiz öfke