Binbir minvalden çıkışım uçurum, huzurumda batan günün devirdaimine gösterdiğim uykusuz şehadetin kaçıncısı? Hazan vaktinde yapraklar ölürken doğan benim; karakışımda kardelenler bitmez. Kubbemde gri bulut, her neredeysem oradadır. Musa'nın Kızıldeniz'i yarıdığından daha az bir mucize kurtarmaz onun ikiye ayrılışını. Beşeriyetten kaçışım nafileymiş meğer, tanrıdan ona mahsus olanı alıp bir palto gibi üzerime geçirmeyi dilemek mesnetsiz... Flu kılmaya çalıştıkça ışıldayan onlar. Fecrin yakamozu katline anlam yüklememin ne gereği var, onlar hep bu düzenin parçasıydı zaten. Benden evvel, benden sonra, benimle. Siyahtan beyaza birkaç hamle, akabinde vezir yenik, şahım mat. Heybemde haybeden ahvallerden başka yer yokken, taşları toplayamam. Bir daha dizmem gerek. Kötülüklerin en kötüsünden münezzehsem, bu oyun neden her geçen gün en baştan başlıyor? Labirentin kapısı yoksa duvarlarını yık, o zaman ne anlamı kalır kaybolmanın? Bulut sırılsıklam ediyorsa aç bir şemsiye, nereye kadar kaçacaksın, derdin yok etmek değil mi? Ruhumda cephe üstüne cephe açan iç savaşın naralarını sadece ben duyuyorken nasıl anlatacağım? Cevaplar hebâ, sualler gırla.
Pera'da bir akşamüstü, kadraj çevremde döner durur. Nereye gittiğimi bildiğimde hızlanan adımlarım şu an ağır. Ölümsüzlüğe heves etmediğimden bir yalınkılıcım. Kaypak geoitte bitmemiş hesaplarımla ben, aldığım nefes kadar varım. Şairin "saçlarıma bin küsur yalnızlığı takıp girdiğim şehir" dediği halde, trajik hikayemin başladığı yere dönüyorum. Felekle yüz göz oluşum bundandır. Gelen gün, dünden beter. Bir çift gözün ardında kalmış bozuk plaktır zihnimdeki mavralar. Bir an dilime vursa muhattabını boğar, oysa bilmezler ki ben her daim bununla yaşarım. Yapılmamış, kimseye temas etmeyen bir kötülüğün vicdan azabı misali.
Bir ara sokaktan diğerine, eve dönmek gibi bir gayretim yok. Başkasına kendimden bahsetmeyi bırakalı ne çok zaman geçmiş. Gelen günün rengarenk detaylarının ortasında geçmişten gri bir silüet halinde yürüyorum. Durgun hayatın ortasına anıt gibi dikebileceğim bir hikaye yazmaya yeltendim, kurşunlara hedef oldum. Saklanmıyorum, kaçmıyorum, eninde sonunda kimse yapmasa da ben yapacağımı biliyorum. Erken nihayetimi süsleyen ağıtları çağıracak diller suskun, yaşlarıyla ıslatacak gözler kör... Vakit yaklaşıyor, her bir zerremde hissediyorum. Hep ile hiçin arasında ikisine de inancım baki. Eninde sonunda biri beni bulacak.
thelypophrenia
2023-02-22T13:17:54+03:00Başkasına, buralara kendinden; dilindekilerden bahsetmeye devam et dilerim.