Bir anlığına

Kendimi

''Bir pergel olsaydım nasıl olurdu?'' diye düşünürken buluyorum...

Bir pergel olsaydım mesela

Ya da

Pergelden hâllice bir tabiatım olsaydı benim

Kendime bir merkez noktası saptardım

Ve bir ucumu tam o noktanın üzerine saplardım

Diğer ucumu ise açabildiğim genişliğe kadar açardım özgürce

Çemberler çizerdim bana bahşedilen azami çap genişliğince

Merkezin dışına çıkar, öteleri keşfe dalardım

Dönüp durur, dolanırdım

Ama kaybolmazdım...

Dikkati anında dağılıveren küçük bir çocuğun eline susturucu olarak tutuşturulmuş bir uçan balonun nihai kaderini paylaşıyormuş hissine kapılmazdım...

Süzülmezdim havada

Salınmazdım boşlukta oradan oraya...

Zira bir ucum merkeze saplanmış olurdu

O merkezden tamamen koparamazdım kendimi

Kendi ellerimle kaybedemezdim kendi merkezimi

İçimde duyumsamakta olduğum yoğun ve kuvvetli istenci takip edip onun doğrultusunda ilerlerken, kendim yazıp kendi dilime doladığım özgün özgürlük şarkımı söyleyip öteleri keşfe dalarken ve ''esas ben'' i ararken

İpim salınmazdı, ipim kopmazdı

''Merkez neydi, neresiydi?..'' unutmazdım, merkez bana kendini unutturmazdı

Yine de özgürce açılabilirdim ötelere, merkezimin dışında bir yerlere

Keşfedebilirdim oraları da, azami çapım genişliğince...




Bunları düşünürken, içimde bir Ben konuşmaya başlıyor ben' e:


''Açıl, açıl yine gönlünce

Git, keşfet öteleri

Dolan dur avareden hâllice,

Dolanadur...

Hatta o denli dolanadur ki; çemberler çiz

Ama sakın unutma kendi merkezini, kendini

Unutma!

Merkezinden elini ayağını çekme sakın!

Köksüzleşme,

Köklen...

Aksi takdirde

Dikkat ve odaklanma kapasitesi henüz pek gelişkin olmayan küçük bir çocuğun eline ipi tutuşturulmuş, içi helyum gazıyla doldurulmuş bir uçan balonun nihai kaderini paylaşırsın

Süzülürsün gökyüzünde

Ve bunu özgürlük zannedersin...

Oysaki ipin kopmuştur

Köksüzsündür

Aidiyetten yoksun hâlde oradan oraya salınıyorsundur

Şirazen kayık, dengen bozuk...

Özgürlük bu mudur?

Bilmem...

Ama bu olduğunu sanmam da...

Hem bilmem hem sanmam...''


Ben'in bu dedikleri her ne kadar bir anlığına düşündürse de ben' i;

ben de bilmem...

Belki öyledir,

Belki değil...




Ben de bilirim kök salmasını bir yerlere, bir şeylere

-Yoksa bilmem mi hakikaten?-

Lakin hâlâ bulabilmiş değilim o yerleri ve o şeyleri

Hâlâ buluşabilmiş değilim o yerler ve o şeyler ile...

Sinmiyor içime

Yatmıyor aklıma

İçime sinmiyor ve aklıma yatmıyor hâlâ herhangi bir yer ve herhangi bir şey...

Valla bak;

Sırf bundan, bunlardan ötürü

Mevcut köksüzlüğüm, yersiz yurtsuz hissedişlerim ve de aidiyetsizliğim hâlâ, yirmi dört yaşımda...

Yoksa kabiliyetten noksan olduğumu düşünmüyorum köklenme ve istikrarlılık hususunda...




Köklerim çok kıymetlidir benim

Bulduğum her yere ve her şeye öyle hemen salıvermelere kıyamam onları...

Ya layık değilse o yerlerin ve o şeylerin toprakları benim köklerime?

Sonra olanca gayretinle tut, sökmeye çalış o kökleri bir bir

Topla hepsini o çorak ve bereketsiz, tatsız tuzsuz, keyifsiz topraklardan

Ve başka topraklar ara dur ha bire...

Yaşadım da oradan biliyorum...

Ondandır halihazırda bu denli köklen(e)meme hâlim

İpsizlik sapsızlık vaziyetim

''Ev hissi'' duyumsama eksikliğim

Yersiz yurtsuz hissedişlerim

Boşlukta süzülmelerim

Olanca iki karşıt uç arasında ha bire salınmaktan sıklaşan mide bulantılarım, baş dönmelerim

Sonsuz olasılıklar kataloğu içerisinden ''esas ben'' ile en hizalı, en uyumlu olasılığı bir türlü keşfedemeyip bütün o olasılıkların arasında sersemleyişlerim

Beşer algılarımın gittikçe daha bir keskinleşmek yerine, gittikçe daha bir bulanık hâle gelişi

Henüz kendime kendi istediğim biçimde ''köklü'' bir ''düzen'' kuramadığımdan, ayaklarımı huzur ve güvenle basacak ve bir de üstüne keyifle ve içimden geldiğince dans edecek sağlam bir zemin bulamadığımdan; uzayda, sanki yerçekimsiz bir ortamda yürümeye çabalıyormuş gibi hissetmelerim

Çoktan kaybolduğumu, henüz kaybolmadıysam da git gide kayboluyor olduğumu idrak edişim ya da hakikatte böyle bir durum söz konusu değilse de bunun sanrısı içerisine girişim

Ondandır...




Tüm bunlardan sebep

Bir anlığına

Kendimi

''Bir pergel olsaydım nasıl olurdu?'' diye düşünürken buluyorum...

Bir pergel olsaydım mesela

Ya da

Pergelden hâllice bir tabiatım olsaydı benim

''Esas ben'' ile en hizalı, en uyumlu merkezi çoktan bulmuş ya da onunla çoktan buluşturulmuş olurdum

Bir ucumu saplardım tam o merkez noktasına

Diğer ucumla ise açılırdım ötelere, merkezimin dışında bir yerlere

Keşfederdim oraları

Dolanıp dururdum avareden hâllice

Ve

Hâlâ biliyor olurdum merkezim neresi

Kaybolmazdım ya da kayboluyor olduğum endişesine saplanıp kalmazdım gırtlağıma kadar

Yalnızca kendi merkezime saplardım bir ucumu ve oraya salardım köklerimin büyük çoğunluğunu

Kalanını ise özgürce yayardım ötelere, bana bahşedilen azami çap genişliğince...

Hem özgürlük hem köklülük

Hem özgürlük hem aidiyet

Hem özgürlük hem ''ev hissi''

Hem özgürlük hem iki karşıt ucu bir etmiş olma hâli

Mümkün olurdu,

Bir pergel olsaydım ya da pergelden hâllice bir tabiatım olsaydı benim...

Fakat işin gerçeği;

Bir pergel değilim ve kuvvetle muhtemel pergelden hâllice bir tabiatım da yok benim...

Adına dünya denen şu kaotik oluşum içerisinde yaşamakta olan, daha doğrusu bir şekilde yaşamaya çalışan

Kendine özgü zayıflık, güçsüzlük, başarısızlık ve yapamamaları, bir türlü olduramamaları olan kendi eşsizliğinde bir mevcudiyetim...

Ama yine de

Yukarıdaki tüm ''Hem...hem...'' ler ve daha nicesi mümkün kılınır bana belki de, kim bilir?..

-Ben bilmem...-




Her ne kadar bir pergel olmasam da

Ve kuvvetle muhtemel pergelden hâllice bir tabiatım olmasa da benim;

Bendeniz

İnsan denen türe dahil ve bu sebeple adına dünya denen şu kaotik oluşum içerisinde yaşamakta olan, daha doğrusu bir şekilde yaşamaya çalışan kendi eşsizliğinde bir mevcudiyet

Bir anlığına kendini ''Pergel olsaydım nasıl olurdu?'' diye düşünürken bulacak ve yine bir anlığına kendini bir pergelin teknik özelliklerine özenirken yakalayacak kadar kayışları koparmış belki de

Bir mevcudiyet işte,

Kendi eşsizliğinde...