Bazı cümlelerin kazması küreği vardır. Bazı susmaların da çığlığı. Ne kadar hızlı, ne kadar uzağa gitdersen git, bazı kaçışların sonu yokmuş Pinokyo. Yemin ediyorum çok savaşıyorum. Gereğinden fazla. Senin adının geçtiği her masada, seni haklı çıkarabilmek için yalanlar uyduruyorum kendime. Uydurduğum yalanlara inanıp kendime kızıyorum. Yüzümü yere döndürdüğünü mesela. Kahkahamın üstüne elini indirdiğini. Bir evim varken evsizliğimi. Artık böyleyim derken ne olmadığımı. Sıfırla yüz arasında kaç şiddette ağrıdığımı. Çocukken hiç ağlamadığımı mesela. Bak böyle bilip unuttuğun ne varsa, aldım göğsüme yamaladım. Ne büyük kalbim varmış dedim. Üst üste koyarken, yıkılanların altından hep sağ çıkıyorum. Sana bunları yazarken ayaklarımdaki kış mı, ellerimdeki bahar mı haklı bilmiyorum. Senin bunca umarsızlığına, benim göğsümden kaç tren geçti bilmiyorum.