altını özenle çizdiğim cümleler dolusu kitaplarımdan vazgeçtim bugün
hayatımı kolaylaştıracağı öngörülen prangalar ile
artık bu sancılı hayata daha fazla tutunuyormuş gibi hissetmek için
manevîyatımdan vazgeçmeye başlıyorum
her tuttuğum eli neden bırakmak zorunda kalıyorum?
bu cılız ellerim önceden semaya yüzükoyun bakar ve huzur dilerdi sadece
şimdi cılızlığını öfkeye
dilediği huzuru ise intikama bıraktı ellerim
paçalarına çamur bulaşan biri ihmalkârdır
çamurda yüzen biri ise günahkâr
zaten biliyorsun
tanıyorsun değil mi beni?
ben o iremlerin ortasında ferah içinde sürdüremem sembolist varlığımı
ben bu mezbahaların en dibinde cezalandırılmaya layığım
olmalıyım da zaten
çünkü şiirin hakkını veren her yazarın akıbetidir bu pislik
bu pisliği kabullenebilmek ise erdemidir en nihayetinde
ben ulaşmak istemezdim hiçbir vakit bu noktaya
beni itekleyenler olmasaydı varamazdım da zaten
bilim insanının fareyle ilişkisi labirent kadardır
bu labirentin içinden çıkmak ise ütopyamızın anayasası
bu hapishanenin içinden çıkıp bükeceğim parmaklıkları, diyorum bazen
yükseleceğim
belki son kez
soyismimin hakkını vereceğim elbet
ve geri dönüp bakmaya bile tenezzül etmeyeceğim
ne bu labirenti mesken tutan fareler için
ne de bu labirentin kırık duvarlarını yalakalık uğruna yamalayanlar için
artık sözlerin ahvali esrik
kardeşi gibi tanıyor bu kenti
artık gözlerim gözlerinden eksik
monishası gibi arıyor evveli her daim
kimse için kendimi öldürdüm ben
kendim için kimseyi
kimse için kendimi öldürdüm ben
kendim için tüm şiiri