Odamda, dört duvar arasında yalnızca bir pencereyle sınırlı kalmış bir şekilde duruyorum. Bakışlarım, bu üç duvarın arasındaki sınırlı alana odaklanmış, sanki birbirimize göz ucuyla bakıyoruz. Düşünüyorum, düşünüyorum ama kafamda bir türlü net bir tablo oluşmuyor. Her seferinde aynı hataları yapmaktan nasıl kaçınacağımı, nasıl bu kısır döngüden kurtulacağımı düşünüyorum.

Pişmanlık duygusu, içimi sarhoş ediyor. Her seferinde aynı hataları düşündükçe, sanki geçmişin gölgeleri üzerime çöküyor. Bir anlık keyif, aynı gün içinde tekrar aynı hataya düşmekle son buluyor. Sonra tekrar pişmanlık, bu sefer daha da derin bir şekilde. Bu, adeta içinde sıkışmış bir hüzünün, bir tür kısır döngünün bir parçası gibi.

Ağlamak, bazen saatlerce süren bir içsel fırtına gibi. Gözlerimden süzülen yaşlar, belki de içimdeki karmaşayı temizleme çabasıdır. Ama bu gözyaşları kuruyup silindiğinde, karşında duran üç duvar ve pencere gerçeğiyle yüzleşmek kaçınılmaz oluyor.