“Pişmanlık çekilmesi en güç derttir.”

Özellikle de telafi edilmesi artık mümkün olmadığında.


İnsanın kendine ihaneti, vahim bir sorundur. O zihni kanser gibi kemirir, çürütür çünkü. 


Her insan farkında olarak, bilinçli ve son derece ciddiye alarak yaşamalıdır hayatı. 

 Mutluluğu dışımızdaki dünyada değil, yalnızca gözümüzü kapadığımız anın huzurunda bulabiliriz ancak. 

 Çünkü “vicdan” gibi gizli bir şahit var ki sadece sen duyarsın sesini…

Kendi kendini kandıramaz insan, nitekim

İçtenlik ve ciddiyet, olgunluğun işaretidir. 

Olgunluğa ise zihninizi berrak ve temiz tutarak, hayatınızın her anını, “tam bir farkındalık hali” içinde yaşayarak, korkularınızı ve arzularınızı belirdikleri anda hemen inceleyerek ve gidererek erişilebilir.


Öz disiplin, Kişinin hislerini kontrol etme ve zayıf yönlerini aşma yeteneğidir.

 Bu sebeple kendi kendini disipline edemeyenler, yetenekleri ne kadar fazla olsa da amaçlarına ulaşmakta zorlanırlar.

 Alışkanlıkların oluşması zaman aldığı gibi, yanlış alışkanlıklarımızın terk edilmesi de zaman alacaktır. 


Haydi, sorun artık kendinize,

Ben kimim? 

Nereden geldim? 

Nereye gidiyorum? 


Başlangıcı ve sonu olmayan bu soruların yanıtlarını bilmek can alıcı bir öneme sahiptir.

Çünkü “İnsan,” kendi zaman içi ve zaman ötesi kimliğini tam olarak algılayamadıkça hayat; bilmediğimiz güçler tarafından kavrayamadığımız amaçlar için bize empoze edilmiş bir rüyadan başka bir şey değildir!”


724 şiirin arasından seçilen Mehmet Akif’in dizelerindeki gibi kendimize söyleyelim artık:

 Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

 İstiklal, “Bağımsızlık” demektir! 

İstiklal için önce kendimizi hürriyete kavuşturmalıyız. 


“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.

İstiklal, istikbal, hürriyet, her şey adaletle mümkündür!” derken Mustafa Kemal bahsettiği adaleti önce kendi karakterinde sergilememiş olsaydı ATATÜRK olamazdı sanırım!