— Alo iyi günler, Bilmemne Pizza mı?

— Evet, buyurun, nasıl yardımcı olabilirim?

— Büyük boy karışık pizza istiyorum ve 7 eşit parçaya bölünsün istiyorum.

— 2 ve 2'nin katlarına ancak eşit parçalar halinde bölebiliriz sanıyorum.

— Bankayı mı aradım ben, ne demek 2 ve katları? Gerekli matematiksel ayarlamaları yaparak 17'ye bile eşit bölebilirsiniz. Kaldı ki zaten orada çalışan herkes üniversite mezunu ve en az bir tanesi matematikçi değil mi?

— Anlıyorum efendim, elimizden geleni yapacağımızdan emin olabilirsiniz.

— Hizmet kalitesi falan filan kayıt altına alınıyor diye küfür edemiyorsun değil mi? Ben olsam çoktan hassiktir lan demiştim böyle boktan bir sipariş veren denyoya. Ama insanın idiot olma özgürlüğü de olmalı (idiotun yerine daha iyi bir kelime bulamadım, cidden üzgünüm TDK). Ayrıca yanımda matematik okuyup atanamamış bir adam var, pizza gelince ona ölçtürürüm, parçalar eşit değilse para vermem. Yine de her ihtimale karşı 50 lira üstü gönderin tabii.

— Peki efendim.

— Dur kapatma hemen, acelemiz yok. Acele demişken 30 dakika şart değil, geç de gelebilir; boktan kampanyanız yüzünden bir sürü kurye çocuk kaza yaptı. Ayrıca zaten sizden pizza yiyenlerin hepsi ortalama 130 kilo değil mi? Pizza 30 dakikada gelmese ölecek müşteriniz mi var da 30 dakikada pizza sözü veriyorsunuz? Hele geciken pizzaların parasını kuryeden kesiyorsanız cidden Allah'ınız yok.

— ...

— Sana niye anlatıyorum bunları değil mi? İçinden "Telefonu kapatsa da pizzasına şırıngayla siyanür enjekte etsem" diye düşünüyorsun biliyorum, dedim ya ben de sevmezdim böyle arayan birini, hatta "İşini de pizzanı da hizmet kaliteni de..." diye başlayan kafiyeli bir küfürle çoktan kovulmuştum bile. Senle bir sorunum yok, acaba bu hizmet kalitesi bokunu birileri dinliyor mu diye merak ettiğimden hep. Çağrı merkezlerini de arıyorum arada. Neyse çok kafa ütüledim. Adres sizin yan taraftaki fotoğrafçının üstü, zil 4 numara, aşağıdan bassın, sepet uzatırım ben. Adresi baştan söylesem şu 30 dakika muhabbetini yapamazdım, birinin dünyayı kurtarması gerekiyordu.

— Peki efendim, iyi günler.

— Şapkayı unutmuşsun, müdür gelirse kızar yine; arkada, masanın üstünde.