"Merhaba, sevgili. İlk önce şunu bilmeni istiyorum. Bu başlangıcı çok basit buluyorum. Franz Kafka'nın korkaklığı benim korkaklığımın yanında bir hiç. Ben bir korkağım. Sigaraların ardı arkası kesilmiyor. Sende dumanlar gibi atmosfere karışıyorsun. Elimden kayıp gidiyorsun. Sana güzel şiirler yazabilirdim. Tabi, seni anlatacak bir şiir bulabilirsem bunu yapabilirim. Sanmıyorum. Şimdi ne yapıyorsun? Bir anlığına aklına gelmiş olma ihtimali düşüncesi beni yiyip bitiriyor. Gerçekler acıdır. Basit bir söz değil mi? Ben sana bunları yazarken sen başka biriyle sinemaya falan gitmişsindir muhtemelen. Aşkın cesaret istediğini düşünüyorum. Dediğim gibi ben salak bir korkağım. Ne daha fazlası ne daha eksiği. Korkunç olan ne biliyor musun? Bir insanın fiziksel olarak hayatta olduğunu bilmene rağmen senin için bir mezarlıktan daha fazlası olmaması. Ben senin için böyleyim. Bilinçaltıma söz geçiremiyorum. Sürekli seni değiştirip önüme sunuyor. Bazen ayda bir bazen ayda iki bazen iki güne bir Bu durum tekrar ediyor. Komik olan ne biliyor musun? Bu kitabı okusan dahi sana yazıldığını bilmeyeceksin. Hiçbir şekilde farkında olmayacaksın. Bende kendimi gizlemeye devam edeceğim bu satır aralığında. Belki bu kitabı okumayacaksın bile. Şimdilik bu gündelik romantizmin kitap fikrine kendimi ikna etmek için uğraşmıyorum. Herkes mutlu. Etrafımdaki insanların birilerini bulup yaralanan kalplerini tamir ettiğini görüyorum. Ben şunun farkındayım. Ben senden açılan yarayı sevdim. Ben yarama yara olarak bakmıyorum. Kalemin mürekkebi bitiyor. Sana yazarken kalemin bile dayanamadığını fark ettim. Birkaç dakika müsaade istiyorum senden. Kalemi değiştirmem gerekiyor. Daha cesaretli bir kalem bulmam gerekecek anlaşılan. Çay bahçesinde iskambil kağıdı oynayan insanların kalemlerini çaldım. Telaş içerisinde kalemlerini arıyorlar. Benim masama doğru baktılar. Sana olan hislerimi sana anlatamazken başkalarına anlatmak için girdiğim riske bakar mısın? Ben çekingen bir korkağım. Adamlarla biraz tartıştık. Kalemlerini vermek zorunda kaldım. İskambil evinin sahibiyle aram iyi. Bana yeni bir kalem getirdi. İnsanların ne garip uğraşları var değil mi? Akşama kadar iskambil oynuyorlar. Akşam olunca hepsi bir eve giriyor. Hepsinin bir aşkı var. Sahip olduğu bir aşkı var. İnsanlar birbirini kırmadan sevemezken ben seni hiç incitmeden seviyorum. Aslında senle konuşmaya gayret etmiştim. Kendime yediremedim. Vazgeçtim. Hayattaki belki en büyük pişmanlığım olabilir. Belki de olmayabilir. Gelen kalemin eskisini aratmadığını söylemek istiyorum. Kendimi de suçlayarak bir yere varamıyorum. Gidecek bir yerim yok açıkçası. Bir burası var, bir de bir odam. Sürekli yazıyorum. Farklı türleri denemeye başladım. Kitap okuyorum bu aralar. Ben kime ne anlatıyorum! Bir sigara daha yaktım. Giden dumanları izliyorum. Dumanlar ve sen atmosfere karışıyorsunuz. Kısmi bir duygu yitimi gibi düşünebilirsin. Herkese bir şeyler anlatmaya çalışırken seni görünce nasıl susabildim? İnsanlar komik biri olduğumu söylüyorlar. Bende onlarla aynı fikirdeyim. Seni güldürmek için hiçbir palyaçoluk yapamamış olmak bir burukluk. Bu çağda kimseye güvenmiyorum. Bu saplantılı duygunun esiri olmak istemedim açıkçası. Aklımda hep bir soru vardı. Ya bu kadın da sıradan telaşları olan diğer insanlar gibiyse? Belki değildin. Beni senden uzaklaştıran bu fikir dünyasına belki merhaba demek istersin. İskambilci bir dayı geldi yanıma. Eşinin doğum günüymüş. Kalemi getiren adam işte. Buranın adının ne olduğunu biliyorum aslında. Sadece uzun uzadıya yazmaya üşendim. Dayı şiir yazdığımı biliyor. Arada sırada gösterip dayıdan yorum alıyorum. Ya yeğen şuralar olmamış falan diyor. Aslında gerçek ne biliyor musun? Dayının şiirden bir bok anladığı yok. Eğer bir şeyler anlasaydı bana şiir yazmam için gelmezdi. İnsanlar birbirine söyleyecek iki güzel kelam bulamıyor bilinmeyen kadın. Ben sana kitap yazıyorum. Ne saçma değil mi? Başka bir dünya varsa orada seninle görüşmek isterim. Şimdi sen başka birisini bulmuşsundur. Farklı isteklerimiz olduğu kesin yaratandan. Bu yazdıklarımın sana ait olduğunu bilseydin bile yine aynı durum olacak. Bundan hiçbir zaman şüphe etmedim. Bu aralar göğsüm daralıyor. Doktora gitmek istemiyorum. Senden önce buradan ayrılırsam yaratıcının beni bir şekilde kandıracağına inanıyorum. Soğuk bir hava var dışarıda. Kış geldi. İnsanlar telaş içerisinde önümden geçiyor. Sende bu insanlara benziyorsun. Bir an geldin, önümde durdun. Ben o sırada o anı kaydetmişim haberim olmadan. Bir telaş içerisinde çekip gittin. Siz insanlar hep bir telaş içerisindesiniz. Bir sigara daha yaktım. Dayı yanıma geldi. Çayı yeni demlenmiş anlaşılan. Bana biraz yalakalık yaptı. Dayıya önceden yazdığım şiirlerden birini verdim. Çayı bırakıp içeriye gitti. Ne diyorduk bilinmeyen kadın? Sigaramın dumanı ve sen atmosfere karıştın. Ne giden sigara dumanlarını ne de seni geri getirebilirim. Çok karamsarım, değil mi? İnsanlar hep karamsar olduğumu söylerler. İnsanlar için hayat çiçek böcekten ibaret zaten. Benim hayatım bu kadar basit olamaz. Hangi salak bir kadına mektup yazar? Hangi salak hiçbir zaman kendini fark edemeyecek bir kadına mektup yazar? Dayılar beni iskambile çağırdı. Biraz kavgalı bir oyun oldu. Sürekli kavga ediyoruz. Bir daha oynamamak için masadan ayrıldım. Neler yaptığımı da bilmeni istiyorum açıkçası. Garip bir durum benimkisi. Hiç göremeyeceğim, sesini dahi artık duyamayacağım birine karşı garip bir hisse kapıldım. Aşk demiyorum bu duruma. Şimdiki insanların aşk tanımlamasına giremezsin. Ben seni oraya sokamam. Gündelik ilişkilerde birbirini bulanların birbirine söylediği hiçbir gündelik sözcük seni ifade edemez. Bir mektup yazıyorsam eğer hakkını vermem gerekiyor. Ben seni sıradan kelimelerle kuşatmak istemiyorum. Ben seni sıradan hislerle işgal etmek istemiyorum. Seni insanların birbirini sevdiği gibi sevmiyorum açıkçası. Bu duruma üzülme, bilakis sevin. Garip bir ihtimal daha geldi aklıma. Aklım seni geri plana atmak istiyorken hücrelerim aklıma isyan ediyor. Sürekli aklıma kötü fikirler geliyor. Aklımın bana oynadığı oyunları sevmiyorum. Bir sigara daha yaktım. Tekrar edeyim mi? Cebimde beş çay parası var. Beşinci çayımı yavaşça yudumluyorum. Ben seni anlatırken telaş içerisinde olmak istemem bilinmeyen kadın. Sana bu lakabı taktım çünkü ben senin farkındayım. Sen kendinin farkında olamayacak kadar Fransızsın sana olan hislerime karşı. Sigara dumanları ve sen atmosfere dağıldın. Ne giden dumanları ne de seni geri getirebilirim. Şuna da bir açıklık getirmek istiyorum. Yazdıklarımı okuyan insanların bana salak deme ihtimalini düşündüm. Asıl salak olan sizlersiniz. Her gün kıyafet değiştirir gibi insanlar değiştiren sizlersiniz. Salak mı görmek istiyorsunuz? Aynaya bakmanızı öneriyorum. Ben korkak bir aşığım diyebilirim. Salak olduğumu söyleyemem çünkü salak insanların kitap yazacak yeteneklere sahip olduğunu düşünmüyorum. Dayı bir çay daha getirdi. Müesseseden. Müessese. Bende bu ikrama karşılık yeni bir şiir daha verdim. Hangisini beğenirse onu okuması gerektiğini söyledim. Bir sigara daha yaktım. Tekrar ediyorum. Sigaralar ve sen atmosfere karışıyorsunuz. Benim sizi geri getirecek kudrete sahip olmadığımı bilmenizi isterim. Beş çayı ödedim. Defteri kapatıp evime doğru yolculuğa çıktım. Bu arada sen yapmak istediğim en iyi yolculuk olabilirdin bilinmeyen kadın. Bugünlük bu kadarcık yazabildim. Daha fazlasına gerek yok. Seni sıradan insanların anlatamadığı kadar uzun anlattığımı düşünüyorum. Tarih tek taraflı yazılan saplantılı mektuplar günü. Saat saplantı bir adamı kim olduğunu hiçbir zaman bilemeyecek bir kadın geçiyor.
Platonacion
Yayınlandı