Merhaba sevgili. Belki de artık anlatmayı sonlandırmam gerekiyor. Elimde bu saçma metinlerden başka bir şey yok. Belki beni marjinal yapan budur. Belki de değildir. Son yazdıklarımın üstüne birkaç gün daha geçti. Birkaç gün insanlar için çok kısa olabilir. Seni anlatmak için kalemim kafayı sıyırmış durumda. Her kalemin telaşı seni anlatırken tükenmek istemesi. Her kalem sıraya geçiyor. Saçma sapan çeteleme yapmaktan bunalmış durumda. Kalemler ve ben aynı buhranın içindeyiz. Aynı depresyon tekrar ediyor. Yine işi bırakmak zorunda kaldım. Birkaç gündür yatacak yer arıyorum. Kahvehanenin sahibi beni aramaya çıkmış. Sabahın erken saatlerinde beni terk edilmiş bir evde buldu. Daha önce konuştuğumuzda söylemiştim. Düşünceli bir adam olsa gerek. Merhametli bir adam olsa gerek. Tekrar beni kahvehaneye götürdü. Biraz tartıştık. Benden birkaç yaş büyüktü. Bana küfürler yağdırdı. Terk edilmiş evde kalmak için ısrarım birkaç dakika boyunca sürdü. Ardından bir tokat yedim kendisinden. Büyük adam nasihatları savurdu etrafa. Beni önemsediğini düşündüm o an. Ben genel olarak insanların benim gibi bir münzeviyi umursayacağını düşünmem. Bir işim yok. Düzenli bir hayatım yok. Kariyer planlamasına önem vermiyorum. Böyle bir yaşamın getirdiği zorluklarda var. Bu zorluğun içinde tek kolay olan olay seninle aramdaki tek taraflı sevgi. Seni sevmek için çaba göstermeme gerek yok. Beynime sinir hücreleri seni ilmek ilmek işlemiş. Ben istesem de istemesem de sinir hücrelerim beynime sürekli seni mesaj olarak iletiyor. Harabe evin alt katı soğukta donmayacağım kadar sıcak. Fikirlerimin donmasını istemem bedenimin fazla önemli olduğunu düşünmüyorum. Ben seni düşüncelerimle seviyorum, uzuvlarımla değil. Bu durumu sen anlayamazsın. Bu durumu dönüştürdüğüm sen anlarsın. Harabe evden beni alıp götürdü. Eşine beni anlatmış. Eşi benim değişik bir insan olduğumu söylemiş. Benim yanımda durması gerektiğini de eklemiş. İlk defa beni ben olduğum için kabul eden bir taraftara sahip oldum galiba. Saatlerdir sigarasızım. Dün gece yatmadan önce son sigaramı içtim. Cebimde birkaç demir parçası kalmış. Yeni fark ettim. Kahvehaneye gelirken yaşlı amca bana bir sigara paketi aldı. İşsizlik maaşı için devletin gerekli yerlerine gerekli başvuruları yaptım. Birkaç güne sigara paramı devlet ateşleyecek. Arta kalan parayla kendime kalacak bir yer ararım. Böyle olacağını düşünmüyorum açıkçası. Şans oyunlarıyla inanmadığım şansımı denerim büyük ihtimalle. İnsanlara yük olmaya başladığımı düşünüyorum. Devlete bile yüküm. İnsanlar geçici misafirleri yük olarak görmezler. Ben gelip geçecek bir misafirim. Biraz sabırlı olmaları gerekecek. Sabrın sonu selamet derler. Gideceğim sevgili bilmeyen kadın. Buralarda daha fazla durmak istemiyorum. Kendimi kendime bile yük olarak görmeye başladım. Bugün seni görmeye geldim. Gelirken umarım iş konusunda benim kadar beceriksiz değildir, dedim. Benim kadar beceriksiz, korkak biri değildin. Seni uzaktan izledim. İş arkadaşlarınla sohbet ediyordun. Senin yüzünü aklıma kazımaya çalıştım. İlelebet orada kalmanı istiyorum. Arkadaşlarından biri beni gördü. Gitmem gerekiyordu. Belki yine gelirim. Bu gelişimde korkak olmamak için kendimi zorlayacağım. Belki sana romantik bir şeyler karalarım. Sana karaladığım sözleri başkalarına hibe ediyorum. İnsanların mutlu olması çoğu zaman beni de mutlu eder. Mutlu etmediği zamanlarda var. Bu benim suçum. Kendi kendime; bak etrafına insanların ne güzel hayatları var. Sen niye böylesin? dediğim zamanlar oluyor. Mutluluğu hep başkasıyla arıyoruz. Hep böyle olmuştur. Ben kendimleyken ne kadar mutsuz görünsem de aslında mutlu olduğumu düşünüyorum. Kendimi kandırmaya çalışıyorum şu an. En mutlu olduğum anlar korkaklığımı itiraf ettiğim anlar. Sana yazarken mutlu oluyorum. Bak, benimde diğerlerinden bir farkım yok bilinmeyen kadın. Pardon dilim sürçtü. Bende mutluluğu başkalarında arıyorum. Bugün yaşlı arkadaşlarımla uzun uzun benim hakkımda konuştuk. Bana nasihatlar verdiler. Neler yapmam gerektiğini söylediler. Neleri yapmamam gerektiğini söylediler. Biraz bana özgüven aşılamaya çalıştılar. Ben yaşlı amcalar gibi bir hayat sürmediğim için bu tuhaflarına gidiyordu. Burada kalmak konusunda fikir birliğini sağladık. Bir süre daha burada kalmayı düşünüyorum. Yaşlı amcalarla iskambil oynamak hoşuma gidiyor açıkçası. Diğer konularda konuşuyoruz. Herkesin bir doğrusu var. Bu doğruyu savunmak için o kadar ateşli tartışmalar oluyor ki sana anlatamam. Çaylar gelip gidiyor. Kahkahalar atılıyor. Birkaç popülist söylemler oluyor. Her neyse, ben günün sonunda o soğuk sokakta omzumu duvara vermiş bir şekilde yürürken buluyorum kendimi. Gün sonunda mutsuz olmayı başarıyorum. Gün sonunda mutlu olmayı başarıyorum. Hüzün ve sevinç aynı anda karışıyor hücrelerime. Bu dayanılmaz bir duygu hali. Aralıklarla gelen ardı arkası kesilmeyen, sürekli tekrar eden, birbirinin zıttı olan bu duygularla baş etmekte güçlük çekiyorum. Yaşlı amcalar bana evlerinde kalan, yerlerinden memnun olmayan kitaplar getiriyor. Kitap kapakları tozlanmış. Kitapları okuyorum. Birkaç kitap var elimde. Yarın sahafa gider satarım. Orada daha mutlu olacaklarını düşünüyorum. Kendime de bir gelir yaratıyorum. Seni anlatamadım bugün. Bilmen için beni anlattım. Hislerimi hissetmen için beni anlattım. Saplantılı bir adam olmamak için beni anlattım. Tek taraflı olmaması için beni anlattım. Tek taraflı korkak bir aşık olabilirim. Zaten buyum. Aksini kanıtlamak için uğraşmak istemiyorum. Develer hendek atlamaz. İnsanlar beni anlamaz. Zaten bunu beklemiyorum. Savaştan çıkmış birini savaştan çıkmış biri anlat. Zengini zengin anlar. Fakiri fakir anlar. Her birey ne düşünürse düşünsün, ne okursa okusun, kimi severse sevsin içerisinde bulunduğu durumu karşı tarafa aktarma becerisi yoksa bir önemi yoktur. Bence hiçbir şeyin önemi yok. Yaşayıp öleceğiz işte. Niye bu kadar abartıyoruz? Bende abartıyorum. Ben yaşamı değil sadece seni abartıyorum. Ben ve kelimeler konu sen olunca işgüzar olabiliyoruz. Neyse, bugünlük yeter. Tarih tek taraflı yazılan saplantılı mektuplar günü. Saat saplantılı bir adamı kim olduğunu hiçbir zaman bilemeyecek bir kadın geçiyor.