Merhaba sevgili. Uzun zamandır hiçbir şey yazmıyorum. Yazma telaşım içimden alınmış gibi. Bir de uzun zamandır seni göremiyorum. Bir pişmanlık hissi yaratmak istemiyorum içimde. Şiirlerden yine bir haber yok. Kâğıt parçalarını incelemeyecekler diye düşünüyorum. Belki incelerler. Bu kadar karamsar olmaya gerek yoktur. Bu kadar karanlıklar içinde kalmaya gerek var mı bilinmeyen kadın ? Yüzünü hatırlamak için kendimi zorluyorum. Ne kadar başarılı olabilirim? Keşke biraz cüretkar olsaydım. Keşke ağzım yanına yaklaştığı vakit kelimeleri benim iznim olmadan söyleme haddini kendinden bulabilseydi. Keşke demeyi sevmiyorum bilmeyen kadın. Keşkelerle başlayan cümleler güçsüz insanların güçlü olanlardan bir şeyler temenni etmesiymiş gibime geliyor. Benim tek keşkem sensin. Keşke tanrı beni biraz olsun cüretkar yaratsaydı. Bu bit isyan değil bilmeyen kadın. Bu bir istek. İnsanların isteklerinin dışında olan bir istek. Kabul ediyorum bilmeyen kadın. Seni cebimde taşıyorum bu aralar. Paltomun iç cebine bakınca kendini orada bulabilirsin. Sen hiçbir zaman benim kirli paltoma bakmayacaksın. Ben korkak biriyim demiştim. Öğretmen ile sürekli tartışıyoruz bilmeyen kadın. Öğretmen kafamın etini yiyor. Beni sürekli çıkmaz bir sokakta bırakıyor. Senin kim olduğunu bilmiyor. Kimse senin kim olduğunu bilmiyor. Sen bile bu aşık adamın kime aşık olduğunu bilmiyorsun. Öğretmene şiirlerin matbaadan çıktığı gün bu mektupları göndereceğimizi söyledim. Bir insan bu kadar basit bir habere bu kadar çok sevinir mi? İnsanların garip telaşları var bilmeyen kadın. İnsanların garip telaşı var. Her sabah çaycının etrafından biriken insanları görsen belki bana hak verirsin. Görmen yeterli olmayacaktır bilmeyen kadın. Düşünmen gerekecek. Bu insanlar nereye gidiyor? Bu insanlar her gün iş telaşı içerisinde. Her ayın bilmem kaçında kira telaşında. Her ayın bilmem kaçında faturaların peşine koşuyorlar bilmeyen kadın. Ben neyin peşindeyim? Ben insanlığın, insanca yaşamanın telaşındayım. Ben senin telaşındayım. Bu senin için ne kadar anlamsızsa benim için o kadar manidar. Havalar bu aralar garip gidiyor bilmeyen kadın. Yaşlı amcalar tozlu kitaplar getiriyor bana. Günlerce süren okuma, anlama, sorgulama telaşındayım. Havalar demiştim en son. Havalar soğuk ilerliyor. Kirli paltomdan kurtulmam gerekiyor. Yaşlı amcaların hayat tecrübelerini dinliyorum. Hayat teorik değil bilmeyen kadın. Teorik olsaydı bir kitapta yazılan bilgileri alıp hayatımıza çok rahat bir şekilde uygulardık, değil mi? Hayat pratiktir bilmeyen kadın. Cümlelerin nasıl kendine yer bulduğunun pek bir önemi yok. Cümleleri kuranın neler yazdığının pek bir önemi yok. Cümlelerin karşılık bulması gerekiyor bilmeyen kadın. Sana yazdığım bu satır aralıklarında olmak isteyecek birçok insan olacaktır muhakkak. Ya sen yazdıklarımdan hiçbir şey anlamıyorsan? Ne yapmam gerekecek o zaman? Eğer insan bir diğer insanda tam manasıyla kendini bulamıyorsa bu kadar afilli cümleleri kurmanın ne önemi var? Bu ihtimali düşünmek istemiyorum. Zaten aşk böyle bir şey değil mi bilmeyen kadın? Aşk, aşık olanın olmayacak ihtimalleri göz ardı etmesiyle başlamıyor mu bilmeyen kadın? Hiçbir insan meyve alamayacağı bahçeye tohum atmaz. Toprak kuraksa sevgi de kuraktır. İnsanın duyguları kuraksa aşkın ne önemi var? Yıllarca en verimli toprakları getir bu bahçeye. En iyi sulama sistemini kur bu bahçeye. Bu bahçenin sana vereceği koskocaman bir hiç değil midir bilmeyen kadın? Kendime hak vermeye başladım. Seni tanımaya adım atmak istemiyorum. Kendime hizmet edecek bir neden üretiyorum. İnsanlarda böyle değil midir? Herkes bir başkasının değil, aslına bakacak olursan bilmeyen kadın kendinin yalancısıdır. Bugün sana hayatımdan hiçbir şey anlatmadım. Kayda değer bir şey olmadığını düşünüyorum. Sadece düşüncelerimi seninle paylaşmak istedim. Bank gitmemi söylüyor. Burada daha fazla duramam. Sabah gelen telaşlı insanlara çay dağıtmam gerekiyor. Gitmem gerekiyor. Hoşçakal bilmeyen kadın. Tarih tek taraflı yazılan saplantılı mektuplar günü. Saat saplantısız bir adamı kim olduğunu hiçbir zaman bilemeyecek bir kadın geçiyor.