Günümüzde plazalar-iş merkezleri, iş dünyasının ve daha pek çok ekosistemin temel faaliyet ve çıktı alanlarını oluşturmaktadır. Pek çok şirket, marka ya da kurum bu plazalarda faaliyet gösterir ve iş üretirler. Dışarıdan devasa ve göz alıcı gözüken bu plazaların özü ise aslında katlardan oluşan bina denen yapılardır. Plaza denen binalar katlardan ve dairelerden oluşur. Her bir kat alttakinin üzerine konarak yükselir ve tüm katlar birbirine merdiven ya da asansörler ile bağlanır ve her bir kat arasındaki iletişim ve bağ bu merdiven ya da asansörler ile sağlanır. Her bir katın ve dairenin kendi için de bir görevi olup belirli sorumluluklar için özelleşmişlerdir. Plazalarda her bir katta ve daire de üretilen işler farklı ve ait olduğu kata gönderilir, senkronize edilir ve birleştirilerek ortaya bir üretim çıkar. Bu üretimde ise iletişim ve temas için merdivenler, asansörler ve koridorlar temel iletişim geçitleridir.

Merdivenler ve asansörler!

 

İnsan türü yeryüzünde tarih boyunca medeniyet kurabilen tek tür olmuştur. Kurduğumuz bu karmaşık ve bir o kadar muazzam medeniyeti neye borçluyuz dersiniz? Doğru… Elbette ki düşünebildiğini düşünme, yaratıcılık, öğrenme, sorgulama ve sentez gibi şeyleri akla getiren beynimize. İnsan beyni izin verdiğinizde ve biraz zorladığınızda bilgiyi bir sünger gibi çeken, öğrendiği yeni şeyler arasında bağlantı ve ilişki kurabilen bir yapıdır. Aaa evet bağlantı ve ilişki. Bugün böyle bir medeniyete sahip olmamızın sebebi beynimiz ve içindeki milyarlarca nörondur. İnsan medeniyetini bu nöronlarımıza ve bağlantısallığa (bağlantısallık!) borçluyuz. Diğer pek çok yaşayan türün beyin nöronları arasındaki bağlantıdan kat ve kat daha fazla olan bu bağlantılar yumağımıza bağlantısallık diyoruz. Ve tüm hayal gücümüzü, sentez yeteneğimizi, karmaşık düşünme ve farklı şeyler arasında bağ kurma becerimizi beynimiz de ki bu bağlantısallığa borçluyuz. Eğer nöronlarımızı bilgi odacıkları yani plaza katları gibi düşünürsek sahip olduğumuz nöronlar arasındaki bu muazzam fazla sayıdaki bağlantı yumakları da bizim katlar ve odalar arasında bilgi taşıyan ve iletişime imkan veren merdivenlerimiz ve asansörlerimizdir diyebiliriz. Yani nasıl ki plaza katları arasında merdivenler, asansörler ve koridorlar olmasaydı iletişim olamayacağından o üretimler ve çıktılar olamayacaktı, işte beynimizde de bu nöronlar arasındaki yoğun bağlantısallık olmasaydı böyle bir medeniyete sahip olamayacaktık.

 

Genel çerçeve de ise merdivenlerimizi ve asansörlerimizi yani bağlantısallığımızı artırmak türümüze yapacağımız en iyi şeylerden biri olacaktır. Beynimizdeki bağlantısallığı artırarak pek çok konuda çok daha farklı başarılar edinebiliriz. Peki beynimizdeki bu merdiven ve asansör sayısını nasıl artırabiliriz? Elbette okuyarak ve yeni şeyler öğrenerek. Okuduğumuzda ve yeni şeyler öğrendiğimizde bu yeni şeyler arasında bağlantı ve ilişki kurabilme şansımız ve olasılığımızda o kadar artacaktır. Okumak devrimlerin en büyüğüdür.

Öyle ya, bilgi/yeni bilgi yoksa bağlantı da yok…