Politika; kelime anlamı olarak davranış biçimi, düşünce yapısı, bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma vb. yollarla işini yürütme ve devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme, gerçekleştirme esaslarının bütünü, siyaset, cümleleriyle tanımlanmaktadır.

Tarihten bu yana süregelen ve tüm ulusların izlemiş olduğu politikalar vardır. Esas amacı halkı kalkındırmak olan, halkın refah seviyesini yükseltmek üzerine kurulan politikalar zaman içerisinde amacı dışına çıkmış ve hayatımızdaki tek önemli olgu halini almıştır. Halk, bu olguyu tarih boyunca fazla benimsemiş ve içselleştirmiştir. Fakat bu içselleştirdiğimiz olgu zaman içerisinde bizi kendi varlığımızdan alıkoyar hâle gelmiştir. Sözlerimi desteklemek için Tarık Buğra'nın "Politika Dışı" eserinde geçirdiği sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum. "Politikayı küçümseyemem, insanın mayasında o bütün ilişkilerimizde az veya çok şöyle ya da böyle var. Bunu ne küçültücü sayarım ne de çirkin ama politika en önemli hele tek önemli şey değildir, olmamalıdır."

Fakat uluslar dönem içerisinde politika denen olguya kendini kaptırmış ve adeta her şeyin varlık sebebini politikaya bağlamışlardır, politika içerisinde muhalefet görüşler arttıkça ulusların da kendi arasında ayrışımına sebep olmuştur, halk politize olmuştur. Evet, halk bu politika denen olgu nedeniyle kendi sorumluluklarından olmuş, kendisini bu olguya adamış, benliğini önemsemeden hareket etmeye başlamıştır ve politize olmak sözlerinin hakkını vermiştir. Hayatlar politika etrafında oluşumunu devam ettirebilir hale gelmiştir. Sözlerimi Tarık Buğra'nın şu sözleriyle desteklemek istiyorum: "Politizasyonu milletin en ciddi hastalığı olarak 

görüyorum çünkü bu insanın kendinden, kendi meselelerinden, kendi sorumluluklarından, kendi imkanlarından ve güzelliklerinden kopuşu, politikanın ve politikacının uydusu haline gelişidir."

Ve halk kendi sorumluluklarından kopar, kendisini unutur. Ona emredilen ve verilen ilk vasıf olan düşünme yetisini kullanmayı reddedip partizanlık kavramını üretip kendinden bağımsız bir yaşantı sürdürme çabasına girer ve yok oluşunu ön göremez. Tarık Buğra'nın konuyla ilgili şu sözlerini belirtmek isterim. "Bu duruma düşen bir toplum, bir millet bütün ümitlerini başkente ve başkenti fethetmek için savaşan bir avuçluk politik ekiplere bağlayıp her şeyi onlardan bekler."

Politikayı hayatımızın merkezi haline getiriyoruz, politik partilerin beraberinde bizler de partizanlaşıp kutuplaşıyoruz. Hayat amacı edinmeden ve şahsımızı henüz tanıyamadan partileri adeta tanrısallaştırarak varoluş sebebimizden, sorumluluklarımızdan uzaklaşıyoruz. Buğra, "Politika Dışı" eserinde konuya şöyle değiniyor. "Politika her şey değildir. En önemli şey değildir. Hele hele tek önemli şey değildir. İşte, bir iki kere iki dört daha; politika ile ilgilenme hakkı ben, ben olduktan, duygu ve düşünce dünyamı ödev ve görev dünyamı oluşturduktan, ödev ve görevlerimi karşılayacak hale geldikten sonra, asıl önemlisi de partizanlaşmamak, militanlaşmamak şartıyla doğar, teşekkül eder. Ancak o zaman kazıyabilirim kötü politikacının kökünü ve ancak o zaman ben politikacının ihtirasları için çalışmam, politikacı benim, yani bizim, yani ülkemizin yararına çalışmak zorunda kalır, o çalışmanın yollarını arar. Bunun için de ben her şeyden önce ben olmalıyım, kendime dönmeliyim."

Var olmalıyız düşünerek, yazarak, okuyarak. En önemlisi bir politikanın bir düşünce sisteminin altına saklanmayarak.

Kendi benliğimizi, kimliğimizi kaybetmeden, hayattan kopmadan var olmalıyız. Biz düşündükçe varız.

Tarık Buğra'nın şu sözlerini sizlere aktarmak istiyorum. "Bu olmazsa politikayı, hiç duraklamadan mükeyyifat listesine, hem de en zararlarının yanında, esrar veya alışkanlığı ile birlikte, koyabilirsiniz; bir çeşit kumar düşkünlüğü sayabilirsiniz. Ha kumarbazın zara veya kâğıda bel bağlayışı, ha her şeyi politikadan beklemek!"

Politizasyonun zincirlerinden kurtulmalıyız. Yeni alanlar yaratmalıyız var olduğumuz kendimizi tanıdığımız, yeniden biz olduğumuz, yaşamın sebebini anladığımız yerler yaratmalıyız. Politizasyondan kurtulmanın tek yolu budur. Okuyarak savaşmalıyız politizasyon denen bu zehirleyici olgudan. Edebiyatla direnmeliyiz, şiirlerimize dönmeliyiz, kendimize dönmeliyiz. Aksi takdirde yok oluşumuz kaçınılmaz bir hâl alacak. Metni Tarık Buğra'nın şu sözleriyle sonlandırmak istiyorum. "Edebiyatla, sanatla beslenmeyen insanlar kişilik edinemez, bir sistem, bir dünya görüşü oluşturamazlar. Avlanır veya avlarlar."