Portakal bahçesinde akşam üstü, yerler diken ve çakıl. Toprak kırmızı. Uzun uzadıya sağlı sollu ağaçlar, tek tük limon ağaçları. Ağaç diplerinde dalından kopmuş, küf tutmuş yeşil-turuncu karışık renkte portakallar var. Sıska yaşlı bir adamı andırıyor nar ağaçları. Ağaçların arasından dosdoğru yürüdükçe geri dönesim gelmiyor bir türlü. Ne söylesem yetmez, tarifsiz bir rahatsızlık duyarım geri dönmek istemediğim bu yolculuklardan. Sanki sevdiğim biri ziyaretime gelmiş uzaklardan, ama her yeni gün ayrılığı getiriyor ayağıma. Her adım beni geri dönmem gereken noktaya yaklaştırıyor. Bu hissi bilirsiniz; yaklaşan ayrılığın gün geçtikçe şiddetini artıran huzursuzluğu. Ama herkes yaşar mı yolun daha başında ayrılığın hüznünü? Bilmiyorum. Herkes yaşar mı bilmiyorum. Ben yaşıyorum.