Kıymetli dostum Meva'ya


İnatçı bir yaz akşamından geçiyorum. Terimi çocukluğumdan tanıyan kaldırımlar çok yaşlandı. Palmiye ağaçlarının gölgesini bölüşen insanlara artık gökyüzü bile yetmiyor.


Betonlar unutmayı öğretiyor evlere. Hatırlamak, bir yaraya dokunmak gibi. Kapı zillerine basıp kaçan çocukları andırıyor herkes. Yaraların izleri hiç gitmiyor evlerin damlarından. Hepsinin gözleri kan çanağı, uyku nedir bilmiyorlar.


Sessizliğin ekleri insan yüzleridir ve hepsi bitişik yazılır. Ne kadar aynıyız değil mi? Oysa gitmek ve yeni cümleye başlamak için ilk taşı biz atmıştık sessizliğe. Yürüdükçe anladık, sessizlik insanın kazdığı bir kuyu. Attığımız ilk taşın bir boşluktan yüreğimize çarpacağını o kuyu bize öğretti.


Sen ne kadar hatırladın yahut ne kadar unuttun desen herkes kadar diyebilirim. Yüreğime sayfalarca tembihlenmiş sözcüğü ezberletiyor bu günler, güneş doğmadan önce.