sen, poyraz

volkanın nefesi tenimdeyken

yanımdan sıyrıldın

ellerini ceplerinde ısıttın

adımların soğuktu

ben ona muhtaçtım

kahven türküsünü mırıldanırken

ağıdım okunurdu bilirdim

küllerim avuçlarımda erirken sen

beni savurdun

sen beni savurdun poyraz

sana diyemedim

ben estim içimden

sustum

içinden bölemediğin buzların

yarasıdır kapatamadığımın

poyraz sen

uzağa savurduğun küllerimle oynadın

omzumu düşürür her seferinde bakışların

yüzüm aynasıdır yerin

içimdeki çocuk siner geceleyin

buzların poyraz, buzların

kabusudur yaktığının

poyraz gözlerin

zararsızlığını savunur

paçavrasıyken ben parçaladıklarının

inadın vardı yıkamadığım

üzerime yıktığın

poyraz ben sana gelemedim

ayağım gitti geri, önümü göremedim

poyraz sen eserken ben

yolumda şarapnellere devrildim

uçurumu ciğerlerime doldurdun poyraz

ben ses etmedim

şimdiyse çölümdeyken

yanıma uğramanı istedim

poyraz,

hani nerede rüzgarın?

korkma

dolmaz içine kumlarım.