Yüreğin mahpusunda bileklerimde prangalar.

Dört duvar şimdi hayatım zindan bana

Ne vakit çektim yüreğime mücrimini

Bileklerimde kelepçeler

Şu toprak, şu can, şu mayasız hayat

İnfazınla sızlattı bağrımı

Yanık türküm, sönmüş sigaram, 

kafam…

Kafam bir dolu hicran menekşesi

Kokusuz, tatsız, lanet…

Kimdin sen, kim oldun

Neydin sen, neye dönüştün

Sen ki çağlayandın nehir boyu ırmak boyu

Ne ara balçıklı bir göle döndü cemalin

An boyu farklılaşan, gün geçtikçe tanınmayan bir metafora döndün

Ben, ben ki hâlâ aynı yerde çapa atmış yüzünü senden gayri manzaraya çeviremeyen

Ben ki sen olmayı bile beceremeyen

Dönüşemeyen, gelişemeyen, benliğini kaybedemeyen

Bağrımda titrettiğin mızrağı an ve an oynatan o mahur bileklerin

sızlayan bağrıma acımadın

Sen o mızrağı çekip almadın 

Ben karşında debelenip durdum

Karşında bir yürek can çekişti, sen ölenin kendin olduğunu görmedin

Şimdi yüreğin mahpusunda bileklerimde prangalar 

Dört duvar, zindan.

Ne tahliye olabilmişim ne infazımı kesmişim

Öylece o yerde can verip duran ve öldükçe dirilen ve tekrar can veren.

Kısır döngüde bir mızrak

Senin çoktan değiştiğin, infaz verdiğin o yerde 

Öylece tutuklu kalmışım

Gül cemalim, beyaz tenlim, yanık türküm

İnkârım, isyanım, öylece kalakalışım 

Beni azat et şu zindandan

Susma, yaktığın yürektir

Susma

Öldürmeye çalıştığın kendin

Susma

Gör, duy, bil

Ben sen bile değilim