Penceremin puslu camından kendimi görüyorum.

Kendimin ardında daha derin acıları...

Paslı tren raylarının üzerinden acımasızca geçen

Trenin yükünü taşıyor omuzlarım.

Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar

Çökerken ruhuma,

Siz altında kalıyor umutlarım.

Kalbim...

Kalbimin derinliklerinde yeni umutlara

Hasret kalmış kahırlar seziyorum.

Beklenmedik bir umut kırıntısı çıkagelse,

Aç kalmış köpekler gibi parçalıyor umutlarımı

Korkularım.


Kendimi hasarlı bir duvar gibi hissediyorum.

Bereket yağmurunun sularını emmiş,

Rutubet kokusuyla kendini körelten...


Penceremin puslu camından kendimi görüyorum.

Ben ve korkularım,

Oturmuşuz, izliyoruz keder filmimizi.

O sırada ocakta acılarım demleniyor.


Puslu cam, yerini buharlaşmakta olan

Sevgiye bırakıyor, usulca.

İçim içimi kemiriyor.

Ruhum emanet ettiği duyguları alıyor elimden.

Kurtuluyorum...

Uyanıyorum derin uykumdan.