00:47


Temmuz ayının ilk günü ve bana verilen görev bir gezegeni korumakla eş değer. Pek seçim şansımın olmadığı, bilincimin tüm sinir uçlarına nüfuz ederek beni ele geçirdiklerini ve onların bir tür askeri olduğumu açıkça söyleyebilirim. Hislerimin algoritmasını yapan, içinde bulunduğum stresten bir an önce kendini kurtarması gerektiğine şartlandırılıp, asla ve asla öfke duyumsamayacak bir algıyla hareket etmesi gereken veya kederin yürek burkan sekanslarına sağır bir elçiydim artık. En azından bana böyle demişlerdi, ANTOBULA' nın insanları.. 


Yedi yıllık bir yolculuğun sonunda nihayet gezegene iniş yapmıştık. Gezegenin görünüşüne dair bir bilgi verilmemişti; Gözlerimin önünde duran tüm bu şey/ler ya da deve kuşu yumurtasından biraz daha büyük olacak ki her yerdelerdi: Bir dağ kadar büyük olanıysa tahmin ediyorum, bulunduğumuz yerden -normal şartlarda- en az üç günlük bir mesafedeydi. 


Gezenin bir adı yoktu. İşin garip tarafı bu gezegen zaman kıskancının ötesinde keşfedilmemiş galaksilerden sadece biriydi. Binlerce süpernovaların ekseninden geçmek zorunda kaldık. Ve en kötüsü de bizden on dört ışık yılı uzaklıktaki bir karadelikten kaçınmak oldu. Yoldan 1 ışık yılı mesafe saparsanız bu size 5 kaojen yılı olarak geri dönecektir. Uzay boşluğunda süzülmenizin ve astreoidlerin üzerinize geldiği, bir yıldız yiyicinin arkanızda belirmesi kadar normal hiçbir şeyin olmadığı ve tek yapacağınız koltuğunuza yaslanıp bu sonsuzluğa gözlerinizi kapatarak kaderinize boyun eğmeniz gerektiğidir. Fakat 234 kaojen yılı önce keşfedilen bir cisim sayesinde geminiz sonsuz bir enerji kaynağına sahip değilse bu söylemiş olduğum felaketlerin altında preslenebilirsiniz. 'Üst insanlık' bu cisme jirk adını verdi. Dünya'da keşfedilen dumanlı kuvarsa çok benziyordu ama asla onun gibi çalışmıyordu. Üst insanlığın dediğine göre bu cisim atomları özümsüyor ve daha sonra onları kusuyordu...


ANTOBULA' dan ayrılmadan 3 tunk zamanı önce gezegenin, VT-44 süper bilgisayarı sayesinde elle tutulur somut bilgiler elde edilmişti. Lir-DF' adlı general bu bilgileri bana aktarmak için bizzat kendisi görüşmek istedi. DF' rütbesindeki bir generalin özellikle bireysel bir görüşme yapmak istemesi konunun ne kadar önemli olduğunu ve hata payına asla yer verilemeyeceğini iliklerime kadar hissettirmişti..


Lir, gezegen hakkında bir şeyler anlatmaya başlayacakken sözünü kesip kesmemek arasında gidip geldim. Bu tereddüt payı açıkça kararlarımda bir gecikme sorunsalı ve mantığımın zayıflamasına sebep berbat bir eylemdi. Gözlerimi bir anlığına kaçırmamdan anlamış olacak ki, durdu, nefesinin hırıltısını kulağımın hemen arkasında hissettim. Tam karşımda duran obez herif bir anda arkamdaydı. Tecrübelerimiz arasında dağlar kadar fark vardı... 

  'Sana bu gezenin neden bu denli bir öneme sahip olduğu hakkında bilgi veremem, asker. Sen ölmek için doğdun! Ve sen, doğacak olanlar için bir kalkana dönüştün. Düş gücünün en son ilmeğine kadar parçaladık. Hislerini senden aldık ve kalbini yedik. Sen sadece sana söylediklerimi hesaplayacaksın, hata kabul etmiyoruz ve unutma, sen ölmek için doğdun!' dedi başımı çevirmeye henüz fırsat bulmuştum ki tam karşımda olduğu yerde geri belirdi... Bilişsel zekamın yetersizliği bu adamın yeteneklerini kavrayamıyordu. Tek yapabildiğim sükunetle, hiçbir detayı atlamadan generalin 2 sayfalık notlarını dinlemek oldu.


Gezegenin atmosferi, CY-H59 gazından oluşuyordu. Bu yeni keşfedilmiş bir gaz türü değildi. Solunum yollarıma hiçbir etkisi olmayacak bu gazı soluyabilirdim ama, her 25 dakika da bir gezegen kendini havasız bırakıyordu...