İnce mintanım ayazdan ürperen tenim üzerinde dikleşen kızıl tüylerimin arasından sıyrılıp görünümüme gibellulavari bir nitelik bahşeden ıslak çaputlara evrilmişti. Gözlerimin, kabuğunda rahatsızca büzüldüğüm gürgenin dallarının bana sunduğu görüş alanınca iliştiği her kuytu, acayip gölgelerin üzerine düşüp biçimlerini çarpıtarak yüreğimi soğuttuğu yabanıl bitkilerle doluydu. Tanrı'm! Neyse ki bir pulsar denli dikbaşlı ve korkusuzdum. Rabb'in rahminin ağzındaydım; sonsuzluğun başlangıcında yığılı günnüğü yakan ateştim. Isınmak için dizlerime sarıldım ve hırsımın dudak çizgimi örten seyrek bıyıkların köklerinde tomurcuklattığı terler donup çözülene, körpe tenimi saklayan beyaz mintanımı kumrallaştıran güneş ayaklarımın ucunu yerleşkesi edinene değin uyudum.