Ve kitapta şöyle diyordu:


Genzine nasıl sürdüğünü bir bıçağı

Görmesin diye rabbin, göğü çektik üzerine

Sarmaşığa Ay'lar sardığını, ecelimi gecelere

Aşekânı da dâra saldığını, görmez mi râb?


Terânedir, ağaçlardan sarkan şu başlar

O'nu anmaya tesbih, saçımdır şu çarmıhlar

Yorgan gibi örtünme müddesire, şu ki:

Rûh azrâile âşık; kan, akmaya korkak


Sözümüz, göğsümüz gül gül terennüm

Bir şeyi ilk defa öper gibi, son kez öp beni


Kızaran diz kapaklarımda güller açıyor

Gideceğine dair bu kırmızı, ve şu kan

Öpüyorum, evet; fakat ki

Benzetemiyorum hiçbir şeyi içimdeki kavgaya

Ne bir sükûn, ne de bir şâir kaldı ortada



Deş göğsünün sözsüz türküsünü,

Son yayına dair bir dua göğümüzün:

Elif, lâm, mîm

Ve kün; şimdi ölülerdedir aşkların!