İvan oturduğu evin dış kapısından giriş yaptı. Sinirliydi ama aynı zamanda mutlu. Dışarıdayken yaktığı sigarayı bitiremedi fakat problem değildi. Eliyle tutmaya ve içeride koku olmasına sebebiyet vereceğini bile bile söndürmedi. Merdivenlerden çıkarken adımlarını yavaşça ve geniş atıyor, bir palyaço gibi çıkıyordu. Arkasından bir ses geldi. Tonuna bakılırsa hayli öfkeliydi. İvan arkasını döndü. Bir adamdı. Gözlerini dikti ve sigarasından bir fırt çekti. "Ne önemi var?" dedi adama. Adam cevap vermedi ama öfkeliydi. İvan güldü ve şiddetli bir tekme attı. Adam yere düştü ve kıpırdamıyordu. İvan merdivenlerden çıkmaya devam etti. Hayli umursamaz tavırları vardı ve karakterine işlemişti. Evinin kapısını açarken en sevdiği şarkıyı mırıldandı, kapı açıldığında anahtarı merdivenlerden atıp kapıyı kapattı. İçerisi kokuyordu ama İvan bu leş kokulara da alışmıştı.


Balkona çıktı. Bir sandalye çekti altına ve oturdu. Göğe baktı. Hava ne kadar da güzeldi. Nemli bir rüzgârı teninde hissetti. Sigarası hâlâ bitmemişti. Küllerini yoldan geçenlerin kafasına doğru döktü. Üzerine kül dökülen insanlar yukarı bakıyordu. İvan gülerek "Evet, bu küller benim." dedi. Aralıksız beş dakika güldü. Peki sarhoş muydu? Değildi, fakat iki hâlin de birbirinden farksız olduğunu biliyordu. Mermerin üzerine çıktı ve tek ayağını dışarıya uzattı. Dengeyi bulmaya çalışıyordu ama biraz da risk almak isteyerek vücudunu dışarıya doğru sarkıttı. Tam düşecekti ki vazgeçti, yaşamak istedi. Fakat neden bu isteği duymuştu? Kendine açıklayamadı.


O sırada içeride bir ses duydu. Normalde tedirgin olunması gerekirdi lakin İvan gayet sakindi. "Kim var orada?" diye seslendi. Karşılık gelmişti gelmesine ama İvan tam duymadı. İçeri girdi. Karşısında karşı komşusu olan Vera duruyordu. Güzel biriydi esasen. Gözlerinin içine bakakaldı. "Ne var?" dedi. Tonunu epey sertleştirmişti. Aslında umursamaz görünmek istedi. Vera anahtarları gösterdi. "Yerdeydi, bir problem var zannettim." İvan öksürdü. "Yanılmışsınız, böyle bir şey yok.'' Bir problem yok, eğer olsa bile bu problem kesinlikle bu değildi. Gidin şimdi ya da durun. Aç mısınız? Yemek yemek ister misiniz? Aman neler diyorum, dolabı açın bakın. Bir gıdım bir şey bulamazsınız. Fazla konuştum ama olsun. Artık gidin, beni rahat bırakın ayrıca saçlarınız ne öyle? Pek yakışıksız." İvan sustu, tek kelime etmedi. Vera'nın suratı asıldı ve aynasını çıkartarak saçlarına baktı. Haklı mıydı İvan? Bilinmez. Çıkıp gitti. İvan nedense üzüldü. Biraz çekişmeli bir sohbet arzulamıştı. Umduğu olmadı. Vera giderken kapıyı kapatmayı unutmuştu. İvan zihninde beliriveren düşünceyi sorgulamadan direkt uyguladı. Kapıya doğru koşarak tekme attı. Kapı kırıldı. Ve artık kapısı olmadığına göre anahtar derdi de olmayacaktı. Vera'nın verdiği anahtarları aldı ve camdan fırlattı. Bir çığlık koptu, çünkü attığı anahtar birinin başına gelmişti. Nedense korktu İvan, balkonunun aşağısına doğru eğildi. Yavaşça kafasını gizleyerek baktı. Adam hareketsiz yatıyordu, etrafında ise onlarca insan toplanmıştı. İçlerinden biri "Ölmüş.'' dedi. İvan yine bir şey hissetmedi fakat aşağıya inmek istedi. Merdivenlerden inerken, dakikalar önce tekme attığı adamın hâlâ yerde yattığını gördü. Üzerine basarak geçti ve balgamlı tükürüğü adamın suratına fırlattı. Kalabalığın içerisinden sıyrılarak "Açılın, ben doktorum." dedi. İnsanlar açıldı. Adamın başına düşen anahtar yanı başındaydı. Adam bir anda ayılmaya başladı. Ölmemişti. Öyleyse ölmesi gerekirdi. Anahtarı kalbine sapladı. Herkes şaşırdı. Birçoğu kaçtı. "Size doktorum demiştim," diye bağırdı. "Ama bu sefer yaşatmadım, öldürdüm!" dedi.


Bekledi. İlk ambulans geldi. Adamı götürdüler.


İvan tek kaldı ama bir süreliğineydi bu. Polis aracı geldi. Etraftakiler mevzuyu polise bildirdi. İvan'a ters kelepçe taktılar. İvan sinirlendi. "Bir doktora böyle davranamazsınız," dedi. Polis memuru sağ koluyla yumruğu geçirdi. Kan akıyordu İvan'ın burnundan. Diliyle kanı emmeye başladı. "Doktorluk sıkmıştı, bu da vampirliğe ilk adım." dedi.


Sorgu vakti sakindi. Polis bu sakinliğe anlam veremedi. "Delirmiş." dediler İvan'a, ama İvan "Ben akıllıyım, her zaman öyleydim." dedi. Polisler sıkıldı ve uğraşmak istemediler. Test yaptılar ve sonucunda doğruca tımarhaneye yollandı. İvan huzurlu hissetti orada. Bir hücredeydi. Ara sıra avluya çıkardılar. İvan sigara istedi. Biri ona acıdı ve verdi. Sigarayı tersinden yakmıştı İvan, hay aksi! Dişleriyle kopartıp attı ve yeniden yaktı. Bir banka oturdu. Rüzgâr yoktu, güneş yoktu, bulut yoktu, öyleyse ne vardı? Hiçbir şey yoktu. "Ne kadar da anlamsız." dedi. Sigaranın son fırtları yaklaşıyordu. Bir merdivenin sonuna çıktı. Demirliklerden kendini attı. Ölmüş müydü? Durun, bakmam lazım. Maalesef ölmüş, öyleyse sonlandırmak gerek zira ölünün arkasından konuşulmaz. Kendinize iyi bakın, ya da bakmayın.