Büyürsem abimin yürüdüğü yollar için büyüyecektim.

Babamın ayakları,

Annemin elleri için.

Alamadığım ayakkabılar,

Veremediğim hediyeler için.

Oysa şimdi su çekmek için gittiğim kuyuda boğuluyorum.

Hani biri tutup çekmeye kalksa onu da içime çekerim.

Ve bu su dolu kuyuya bolca rakı dökmelerini isterim.

Artık çok geç büyümemek için.

Çamurdan kanepeler yapmak,

Kanayan dizlerime ağlamak,

Bir adamı sevip onu öptüğümde evlendiğimizi düşlemek için çok geç.

Çok geç kırmızı ayakkabının hayalini kurmak için.

Rakıdan sonra biraz da buz isteyeceğim.



Kendimi ses çıkarmamak için parmak ucunda yürüyen,

Fakat evin en gıcırdayan tahtasına basan hırsız gibi hissediyorum.

Kaçsam kaçamam artık yaşımdan.



Aslında ben bir palyaçoyum.

Bir çocuğun ne kadar çirkinsin dediği bir palyaço

Rengarenk kıvırcık peruğum yoktu

Kostümüm sıska bedenime fazla büyüktü.

Aynada baktım renkli yüzümün altındaki çizgilere.

Çizgilerin getirdiği hüzne.

Bir palyaço ne kadar hüzünlüyse o kadar üzgündü yüzüm.

Göz altı morluklarımı yatırdım masaya.

Usta dedim,

Her rakı biraz harap mıdır,

Her harap biraz haram mıdır?

Sustu usta.

Bir usta ne kadar susarsa o kadar sustu

Her suskunluk bir cevaptı oysa.

Şimdi ağlasam kuyunun suyu yükselir

Yükselirse biraz daha rakı isterim.

Rakı buzsuz olmaz

Buz olursa peynir de getirin.