az önce neredeydim
şimdi nerede
ışıklı ve şehrin kalabalığında,
gördüğüm en güzel gözlerin karşısında,
gözlerinin içine bakıyordum.
o, bakamıyordu.
parmaklarını ovalıyordu.
birbirine kenetliyordu parmaklarını
ve durmadan ayağını yere vuruyordu.
onun bütün tedirginliği beni tetikledi.
benzer hareketler yaparak cevap verdim.
istemeden.
sonra bir de kalktım,
üç günlük içki diyetimi bozdum.
oradan ayrılır ayrılmaz
bir balıkçı meyhanesine daldım.
çektim oturdum sandalyeye
meyhaneci geldi, "doldur" dedim.
"duble olsun, meze istemez, su yeter
ertesi gün biraz içimi yakıyor ama sorun değil" dedim,
anlamadı.
bir duble rakı ve tarator getirdi yanında
"eyvallah Celo dayı, eyvallah"
sen de olmazsan, tarator olmazsa,
masa da olmazsa yanmıştık
yoksa kiminle kadeh tokuştururduk..
hangi odundan çıkardı bu ses?
seni taşıyan masa, hakkını verelim masaya..
"doldur" dedim, "doldur, boş durma"
daha buradan,
İsmet Paşa meyhanelerine dadanacağız.
orada daha şekilli yalnızlıklar göreceğiz..
ne de olsa terkisinden geliyoruz
ne de olsa evveliyatı vardı.
okşanası saçları vardı,
avuçların içinde kaybolan yanaklar vardı.
kapıyı açtım içeri daldım.
"merhaba" dedim, durakladı o an,
"merhaba" dedi, geldi ellerimi sıktı, yanaklarımdan öptü
hoş gelmiştim oraya,
öyle söylüyordu.
hiç hoş görmedim oysa,
gözlerime bakamadı.
Ben diyorum azizim.
rakıyı bu kadar çok içmezdim.
eğer o, Türk Sanat Müziği’ne ezgi olmasaydı.
bakamazmış şimdi gözlerime,
ne gördüyse gözlerimde?
çocukken hangi oyuncağını aldıysam elinden,
sonra çay demledi, büyük bir su bardağında çay getirdi.
demini az doldurmuş, ses etmedim, tomurcukluydu..
birer ikişer yudum içtikten sonra
sordum "sigarayı bıraktın mı", "yok" dedi, "sigarayı
bırakmam."
birer sigara yaktık..
birbirimizin sadece yüzüne baktık..
gözlerin algı mevziine girmek
hem tehlikeli hem yasaktı.
bir kaç defa anlık göz göze geldik.
boğulmak üzereydim, duramadım, dayanamadım, gitmek istedim.
"dur! Bir çay daha doldurayım, sonra gidersin" dedi.
o, git deyince, gidecektim, "hayır" diyemedim. Çay doldurmaya gitti,
yine az demli,
tomurcuklu çayı tutuşturacaktı elime,
ama biliyor musun azizim?
dadaş oğlu dadaşım, ömrümde öyle çay içmedim.