Filmin başlangıcında Ohasis’e yapabilecekleri için gelirler olabilecekleri için kalırlar. Ben bu sözü düşündüğümde Balıkesir'e yapabileceklerim için mi gelmiştim yani sosyolog olmak yapabileceğim bir şey miydi yoksa olabileceğim bir şey miydi? Aslında basit yapıp olabileceğim bir şey. :) İnsanların hayal ettiğinin yapabileceklerinin sınırı yok demek ki. Peki bu hayalleri gerçekleştirmek mi olabilecekleridir? Bu yüzden mi orada kalırlar? Sıfırlandıklarında ise ne olur bütün hayalleri ölmüş müdür? Peki bunun için tekrar başlama gücünü nereden bulurlar? Belki de bulamazlar:) Ofiste çalışırken adamın sıfırlanıp camı açıp intihar etmeye çalışması buna örnektir. Yeniden başlama gücünü kendinde bulamamış belli ki. Hayatımızın elbette her zor anı vardır orada sıfırlanmak belki oyun parası olarak gösterilmiş ama ben mesela Balıkesir'e geldiğimde resmen sıfırlanmıştım bunun içine aile vs. her şey. Oyuna yeniden başlanabildiğini göstermek filmde hayatın gerçekten de daha gerçeğidir. Eğer sıfırlanmış da olsanız tasarlanmış oyunları kazanırsanız oyun sizin oluyordu. Hayatımda sıfırlandığımızda tıpkı oyun gibi ben buna “şans” diyorum. O şanslı oyunu kazanıp olabileceklerim için evet ben bu yerde kalırım. Peki etik midir? Kendi gerçekliğinde sıfırlanması belki etiktir. Çünkü yeniden başlama şansı var ama ya gerçekten gerçek olanda? Yeniden başlama şansı olmadığı için etik değildir.

Oyun kurucusu olan Halliday’i gerçekten takdir ettikleri onun insanlara tutunacak bir hayal gücü ürünü bırakması onların Halliday’i tanrılaştırmasına yol açar.

Oyun anahtarının ilkini bulmada ki çözüm belki de gerçeklik herkesin yaptığının tam tersidir. Burada doğru ile gerçeklik kavramının benzeştiğini düşünebiliriz. Doğru ile gerçeklik aynı mıdır? Bir şey gerçek ise doğru değil midir?

Bodrum katında yaşayan 150 kiloluk abi çıkabilir demesi; olmak istediğine bürünme karşıdakini de olmasını istediğin gibi görme gerçeklikleri farklı olabilir. Film sonunda bunu söyleyen kişinin cinsiyetinin farklı olması bu konudaki gerçeklik algısının kendinden bilerek farklı olması diye söyleyebiliriz. Bu sahneden sonra benim bir tanıdığım internetten tanıştığı ve hiç görmediği biriyle sevgili oldu ve devam ediyor. Sorulduğunda da seviyorum oluyor. Peki bu nasıl bir sevgidir? Dokunmadan, hissetmeden… 

Kötülüğü yenmek için savaşmak etik midir? Belki bize kötü gelen “düşman” diye tabir ettiğimiz kişilerin gerçekliğidir. Çünkü; gerçek yumurtayı alırken adamın Wade’i vurmaması kötülükten değil gerçekliği görmek istemesidir. Bu durumunda savaşmak etik olur mu? Ben bu sahneyi düşündüğümde kendi hayatımda inkar etmeye gerek yok hepimiz birileriyle kavga ediyoruz. Acaba ben benim düşünceme ters olduğu için mi düşman olarak görüp onunla savaş(kavga) ediyorum?

 Benim çok önem verdiğim diğer bir konuyu da sorgulamam bu ders sağladı. “adalet” zaten sırf bu yüzden adalet okudum. Bu konuda adaletli olmak ahlaklı mıdır? Ben sadece adaletli olsam ahlaklı olmuş olur muyum? Rastlantının böylesi filminde arkadaşıyla masada otururken bu konu geçiyordu. Kendimi anlatan adamın yerine koyuyorum ve sevgilimin eve para getirmek için çok çalışmasını düşünüp bu adaleti sağlasaydım aldatmayacaktım yani adaletli olduğum için ben şimdi ahlaklı mıyım?

Bence gerçeklikten kurtulma gibi bir ihtiyacımız olmaması gerekir çünkü ;filmin sonunda Halliday’in dediği gibi gerçeklik, gerçek olan tek şeydir.

Sosyal medya kullanımında bir kişinin hayatındaki bazı kesitleri paylaşmak istiyorsa bunu görmek etiktir. Fakat bazı kullanımlarında suç sayılan şeyler etik değildir. Örneğin başka birinin fotoğraflarını kullanıp hesabı kullanmak gibi.

 Rastlantı’nın böylesi filminde benim önceden de kendi kendime hep düşündüğüm “acaba bu kararı almasaydım ne olurdu?, Balıkesir'e gelmeseydim, okulu dondurmasaydım, başka şehirde okusaydım, hatta daha da ileri gidip bu ailede doğmasaydım hayatım nasıl olurdu? Ve bizim ülkemizde genelde kötü bir şey olduğunda teselli amaçlı boş ver daha kötü olmasaydı, ya da benim hep kullandığım “trafik olmasaydı hızlı gitseydik kaza olsaydı” gibi. Film sahnesinde aslında kötü olan “aldatılma duygusundan “yola çıkıyor. Eğer öğrenmeseydim ve öğrenseydim bu ikisinin arasındaki fark hayatımızı şekillendirdiğini öğrendim bu filmi izlediğimde. Ahlaklı olmak olgusunun alt metni de var bence bu filmde. Ahlaklı olan insan zaten aldatmaz. Ahlaklı olsaydı eğer rastlantının bir önemi kalır mıydı?

Aslında bu ders kapsamında gördüğüm her şey aslında hayatımın tam ortasında varmış düşünüyormuşum fakat fark edemiyormuşum ne olduğunu. Bu ders bana fark etmemi sağladı. Artık hayatın da benim için bir rastlantısının olduğunu anlıyorum.