Merhaba ve daima!
Gayretle kendimi ifade etmeye çalışacağım. Kelimeleri belli bir düzene koymaya ve düşüncelerimi sana ulaştırmak için çok çabalayacağım..
Günlerin içindeyim. En son ne zaman kendimin farkında olduğuma dair bir fikrim yok. Bu kaybolmak istememle, kaybolduğumun farkında olmadığımın, böyle bir düşüncenin farkındalığı içinde, kendi ekseninde dönen bir gezegen gibiyim. Hiçbir yere aidiyet hissedemediğim bir eşikten konuşmaya çalışarak, sesimi birilerine duyurma çabamı uygun bulursan takdir edebilirsin. Bu boşluğun içinde bükülen her şeye rağmen sana konuşmak istiyorum!
“Bu gece ruhun uyuyor ama bir gün gerçek bir acı hissedeceksin,
Belki o zaman beni olduğum gibi göreceksin:
Duygu fırtınasına kapılmış kırılgan bir enkaz…”
Tek bir kişiyi sevmek fikrini hep merak etmiştim. Nasıl bir aidiyetlik duygusu bunu mümkün kılabilirdi? Bir kadının sıcaklığı, bir seksen boyundaki insanı çepeçevre sarabilir miydi? Güven duymak istemek, özlemek, coşkun bir enerjiyle sevmek, tüm uğursuzlukları def etmek için güçlü olmayı öğrenmek... Hayatının herhangi bir yarısında, kendinin yarım olduğunu ve o kişinin kollarında bir bütün hissettiğini anladığında n'apmalıydı? Neyi, nasıl ve kimden, ne şekilde sakınmalıydı? Kıymetli bir hazineyi hangi adanın, hangi parseline gömmek gerekirdi?