bugün gökyüzü siyahtı

içi kan ağlayan annelerin gözyaşları damlıyordu bulutlardan

bugün bulutlar kırmızıydı

onlara rengini veren ise

yerde kalmış kanlarıydı bedenlerin

içime çekiyorum bak dumanını

o herkesin edebileştirip şiirlere kattığı sigaranın

grisindendi ruhumun rengi

solmuş, eskimiş, pis bir gri bu

ne rutubetli duvarlarda görebilirsin bunu,

ne de kasvetli havalarda

yalnızca içime bakarsan görebilirsin

yalnızca tüm o sustuklarımı duyarsan

bugün dünya beyazdı

sonra ansızın karardı

gözümü açtığım an yüzüme yansıyan

o güneş ışıkları bir anda tüm uykumu alıp götürürken

bir çığlık duyuverdim ansızın

uyanık sanıyordum kendimi

oysa kabuslarımdandı

cinayetler, savaşlar ve

elbette bolca acı vardı

içimde sakladığım o küçük çocuk saklandı

o bile masal okumayı bırakmıştı

bugün yollar maviydi

tahterevallinin karşı tarafı da doluydu hatta

sonra beni ansızın öyle bir bıraktılar ki

yere çakılırken öylece

demirin kirli pası boyadı mavilikleri

ellerim sımsıkı tutarken demirleri

canımın acısı düşüşümden değil

öylece bırakılıp gişimdendi

ve sonra hiçbir yol bir daha mavi gelmedi

bugün toprak yeşil ve kahveydi

henüz yeni yağmıştı yağmur

toprak çamur, çimler nemliydi

ayaklarım çırılçıplak koşarken oldukça neşeli

takılan bir çelmeyle düşüverdim boşluklara

bir daha toprak ana hiç yüzümü güldürmedi

bugün sadece bir gündü artık

tüm renkler çalınmıştı benden

hepsinin kötü bir anısı

bol hüzünlü acıları vardı bıraktığı

benim dünyam siyah beyazdı artık

eski bir sinema filmi gibi

sar başa ve oynat

izle sonra ve sımsıkı sarıl renklerine

onları benden çaldılar

ama senden çalmalarına izin verme.