bilmek isterdim ve bütün cahilliğimi en baştan bilmek
yenmek bir kürsüde rakibini alt eden kökten kör siyasetçiyi
yaşamanın böyle zor olduğu yerde
böyle yangınların içinde böyle
düşünmemek değil ama düşündürülmemek belki
ve böylesine yenilmemek aslında
kış soğuk ve kışın ortasında ceketimi buruşturup
bir kaldırım taşında üstüne sarhoşlar kusuyor
bir sabahçı kahvesinde ellerimi buruşturup
demirden sobalarda yakıyorlar
anlıyorum
bir düşü ve bir düşünü yakıyorlar bu sobada
ıssız sesi geliyor çıtırtılarla şairlerin
rıhtımlarda bir martının çığlığını kesiyorlar
kesilen benim çığlığım
bütün kuşlar bir olup da keskin naraları bastırsaydı
işte o zaman bir martının düşü serbest kalacaktı
bir tarafta ebabil turna ve leylek öbür tarafta
bir göçün ortasında denk düşen yollarında
tanımıyorlar bile birbirlerini rıhtımın bu boş sularında
yolunda oysa ve yollar bütün yolsuzlukların başında
ve ben başındayım bu rıhtımın yürüyorum yavaş yavaş
en derin yerini görüyorum biraz da anımsıyorum kör gözlerimle
bir şahin ve bir kartal gözüyle bana gülüyor
yürüyorum
yavaş ve ıssız ve dingin bir suya bırakıyorum o anda kendimi
bir martı tutup çıkarıyor beni sudan
tam havalanacakken düşürüyor birden ağzından
sonra kediler başıma üşüşüp hiç uzatmadan terk ediyorlar
lezzetsiz ve bilhassa tatsız bedenimi
bir balıkçı teknesinin ağlarında bulunsaydım
veya bir kayalık dibinde taşa vura vura
durmadan ama bir o kadar yol ala ala