Bir ses var kafamın kuytusunda. Uykusunda ölüme yakalanmış köpekler duyar sadece. Bi' bira daha, biraz da kurulu tetikler elimin şişe değmeyen kuru tarafına.


Aynalarla ve bardak altlıklarıyla pazarlık etmekten zararlı çıktın hep. Kırılmak için nedenin vardı. Bedelini bedenine nakşedilen o ince ağrıyla ödedin. Sonra öteki tarafına geçip masanın, kendini tarif ettin orada olmayan yansımana. Biraz da gölgeler haksızlık etti sana.


Kendi tuttuğum sayıları bile tutturamıyorum. Benden fazla bir şey bekleme. Kılıç sallasam taşa değil İsmail'e, turunç desem reçele değil ekmeğe döner. Yön verdiğim kağıt gemiler döner durur aynı yerde. Nefesim üç yerinden delik. Üstelik karayım, üstelik kanadım, kanatlarımı merdivende unutmuşum üstelik. İşte tepesindeyim Galata'nın. Kendimi bile tutturamıyorum. Yer çekimine yenilmek için onca neden varken seni seçtim. Gol pozisyonu değil bizatihi cenin bedenim. Küpeşteler haddinden fazla kısa. Kendime kıza kıza iniyorum ya tekrar. Canımı yakan yerine güneşin, tapmasınlar istiyorum. Yüzümü kapalı pasajlarda unuttum. Bakmasınlar.


Yalnız güzel uçmuştuk köprüye kadar. Gideceğin yere karar vermeden binilen vapurlar var cebimde. Bir ses kafamın kuytusunda. Uğultusuyla uyanan İsrafil duyar sadece. Garip memleket Ankara. Daha yoldayken hep dönmeyi hayal ettim. Evim sırtımda, evet evet kamburumda ama işte bazı yollardayken azalıyorum. Şimdilik paydos ölüme. Örneğin, bilir misiniz bilmem ama yedi tepeden fazlası var İstanbul'da.

-En büyüğü aydos emrinize amade-