Çocukken kendime bir rol model edinmiştim. Kuzenim. Benden üç yaş büyük hala kızım. Zaten çocukluğumda hep çevremde benden yaşça büyük insanlar olduğu için çok fazla çocukluk yapamadım.

Onları göre göre, onlara ayak uydurmaya çalıştım küçük aklımla. Ama iyi ki de öyle olmuş diyorum bugünüme bakınca. Çok şey öğrendim o günlerden. Bugün olduğum insan o çocukluğumdaki kıza çok şey borçlu. Tabii rol modelime de öyle…


Hala kızım, namıdiğer Chen. Müzik zevkimi, kitap okuma şevkimi, hayattan öğrendiğim çoğu şeyi ondan bakarak öğrendim. Çünkü onun gibi olmayı istedim.

Saçımın uzunluğu ona benzesin, onun gibi resim çizeyim, onun gibi yazılar yazabileyim istedim. Onunla birlikte hayatla ilgili şeyler yazardık. En keyif aldığım kendimi çok iyi hissettiğim zamanlardı. Sonra o bıraktı yazmayı. Benim de sanki yazmak için bir amacım kalmamış gibi oldu. Şöyle bir düşününce keşke yazmaya devam etseymişim diyorum.

Kelimeler içimden akıp gitseymiş de beni biraz hafifletselermiş diyorum. Söyleyemediğim her şeyi yazıya, sayfalara dökseymişim. Belki şu an olduğum gibi yorgun olmazdım o zaman kim bilir.


Ama artık bir şeyleri anlıyorum. Akıtmam gereken kelimeler var içimin kaleminden. Rahatlatmam gereken hatıralarım var. Ben varım sonra. İçinde kocaman bir hayal gücü taşıyan ve o hayallerle suspus olup olduğu yerde duran.

Yeni kararlar aldım artık kendim için. Yaz. İçinden geçenleri kağıda akıt. Cümleler o ağırlığı alsın götürsün uzaklara. Hayallerinle gidemediğin o yerlere götürsün. Başka duygulara dokunsun.

Yazının başka bir ruhu var çünkü. Sen o ruhu taşı sözcüklerinde.

Yaparsın sen, ben biliyorum. Her şeyi başarabilirsin. Kendi içindeki kelimeleri susup ağırlık etme artık kendine.

En iyisini sen yaparsın, ben sana çok inanıyorum. Çocukluğumuz da bize inanıyor unutma!