Sabah kahvaltı hazırlarken Zilan aradı. Kahvaltı hazırlamaktan böyle istikrarlı bir şekilde keyif almamı anlamıyormuş. Buralarda yapacak pek bir şey yok, dedim. Sonrasında haberleri dinledim. Pek çok ölüm. Pek çok ölüm, talihsizlikler, acılar, pek çok ölüm. Bense kahvaltı hazırlamaya devam ediyordum. Haberleri dinlemeyi bıraktım. Dün gece yarıda bıraktığım Roy Andersson filmine devam etmeye karar verdim. Sanırım filmi bıraktığım sahneyi gerçekten bu sabah izlemem gerekiyormuş. -Bir gereklilik-.
Rüya gibi bir sahnede, askerler köleleri kurşun bir silindirin içine dolduruyor ve silindirin altında ateş yakıyorlardı. İçeriden çığlık veya ağlama sesi duymuyorduk, silindir ağır ağır dönmeye başlıyordu. Sonra tüm bu olan biteni ellerinde kadehleriyle ifadesiz izleyen zengin insanları görüyorduk. Filmin kahramanlarından biri de bu sırada onlara içki servisi yapıyordu. Sonrasında bu düşünceden uyandı.
Bu sahnenin dehşetiyle odasında otururken arkadaşı ona neden moralinin bozuk olduğunu sordu.
"Çok kötü bir şey düşündüm, çok kötü bir şey ve olan bitene ben de dahildim."
"Bir rüya gördüm mü demek istiyorsun?"
"Emin değilim. Gerçekten olmuş gibi hissettim ve bu beni çok korkuttu. Çok korkunçtu ve daha önemlisi kimse olan biten için af dilemiyordu. Ben bile af dilemiyordum."
"Ne oldu peki?"
"Çok korkunçtu, anlatmaya cesaret edemem."
"O halde anlatma seni inatçı budala. Ve şimdi yat, yarın erken kalkıp işe gitmemiz gerekiyor!"
*
Kurşun silindir dönerken üstünde “Boliden” yazısını görmüştük. Boliden isveçli bir maden firmasıymış. 1980ler'de zehirli atıkları Şili'de bir kasaba yakınına dökmüşler ve bu alan oradaki çocukların oyun alanı olmuş. Roy Andersson, Boliden firmasının “…işler böyledir” açıklamalarını hazmedemiyordum, diyor. 2013′te açılmış dava devam ediyormuş.
*
Gördükleri(düşündükleri) yüzünden filmdeki kahramanın rahatsızlık hissi beni yakaladı sanırım. “Bunun bir rüya olup olmadığını bilmiyorum” diyor. “Gerçekten olmuş gibiydi. Ben de olup bitene bir şekilde dahildim. Fakat kimse af dilemiyordu. Ben bile.”
Sabah dünyadan felaket haberlerini dinlerken mutfaktaki halimi nasıl da açıklıyor, diye düşündüm. Radyoda dinlediklerimin bir masal, televizyonda izlediklerimin bir rüya olup olmadığından emin değilim. Gerçek gibiler ama bana sadece anlatılıyorlar. Ve kimseden af dileme ihtiyacı hissetmiyorum. Kimse hissetmiyor.