Çoktan kopmuş bağlara

sarılmayı istemek ne acı.


Yokluğa,

boşluğa seslenmek,

kendinden eksilterek

yüklediğin anlamların

boşunalığıyla yüzleşmek,

sonsuzluğa varışı isterken

yarım kalmışlığı kabullenmek

ve tüm hatıraları

yaşanmamış sayarak

yaşayıp gitmek ne kadar acı.


Olmayışların yükünü

taşıyamazken

ruh kaç acı için bölünebilir?

Kalp kaçıncı iç titreyişine kadar sabredebilir?

İnsan, içindeki çocuğun yakarışını nereye kadar susturabilir?

Yaşayarak öğrenmek ne yakıcı.


Göz doldurucu mutlulukların

sonunda bile

boşluğa,

bulunmamışlığa,

buruklaşmaya uğramak ne sızlatıcı.