Bulanık zamanlardan puslu havalar içerisinden geçiyorken, kendisini bir buldum sanıp bir kaybediyorken sonsuzluk içinde yürüyorken yürüdüğü bu yolda yolun sahibi, sonsuzluğun sahibi onun elini hiç bırakmıyordu. Bu beden kafesine girdiği vakit onu özgür kılan kanatları olduğunu unutan kuş misali canlar canının her daim ve kaim onunla olduğunu sevgisi ve kalbine koyduğu muhabbeti ile koruyup gözetildiğini unutuyordu bu güzel ruh kuşu.. Beden kafesine düşmüştü bir kere bu kuş.Beden kafesi insana özünde onu hür kılacak kanatlara sahip olduğunu unutturmuştu.İnsan olmanın en yüksek mağrifetlerinden biri de "unutmak" idi. Çünkü insan demek "unutan" demekti.
Hakikatini unutan,
Nereden gelip nereye gittiğini unutan,
Özünü unutan,
Tüm yüksek mağrifetlerini unutan,
Rabbini ve dahi kendini unutan idi.
Ezelden gelip ebede giden O'ndan gelip O'na giden bu yolculukta nihayet dünya durağında idi. Canlar canı hakikatini ona göstermek ,unuttuğunu hatırlatmak kendini bildirmek için suretler var etmişti. İşiterek ,görerek tüm varlığı ile hissederek bazen aklını bir kenara bırakıp gönül gözü ile okumalıydı tüm alemi ve dahi kendini.