Uyandıklarında kendine günaydın diyen insanlar gibi olmak isterdim. Kendine verdiğin bir selam, kendini kucaklamak ne hissettiriyor insanlara acaba? Mesela sabah kahve içme alışkanlığı. Olmazsa olmazlar. Adam resmen çocuğu gibi bakıyor kendine. Kendinden mesul. Hayal meyal hatırlarım kendim için hazırladığım bir kahvaltı olsun, atıştırmalık bir tabak. Belki iki kere bile yapmamışımdır. Kendine selam veren insanlar, kendini omzundan öpen insanlar ne hissediyor acaba? Kendinden kaçmamak, kendi kendine oturup iki düşüncenin belini kırmak. Kendi kendine çatışmamak. Hayıflanmıyorum da aslında. Kendimi görmezden geliyorum genelde. Her şey olacağına varır diyerek kimseyle savaşmıyorum. Kendim savaşım çünkü, her gün her saniye, saatler süren ateşkesler, mevzilerden sallanan beyaz bayraklar. Askerlerin 6-7 saatlik soluklanmaları. Ölmeye veya öldürmeye tekrar başlamak üzere ara vermeleri. Riya mı, yoksa insan savaşmayı da iş mi biliyor kendine? Bittiğinde yaşayacağını bile bilemediğin bir şeyin neticesini sonsuz bir döngü içinde beklemek. Siperde saatler süren dakikalar, hava değişiminde saliseler kadar küçülüyor. Ve sen havanı değiştiremiyorsun. Çünkü karanlığının hammaddesi de karanlık. Ve her seferdinde daha da karanlıklara vurulmuşsun.

O savaşı bitirecek son kurşunu defalarca sıkmışsın kendine ama daha da harlanmış çatışma. O son kurşunu sen sıkamıyorsun demek ki. Bekliyorsun oğlum, sana o kurşunu sıkacak eli bekliyorsun. Sıkmıyor, siperden kalkıyorsun yeleksiz miğfersiz “hadi” diyorsun. Yine yok. Korku stabil, yorgunluk katlanarak artıyor, kanayan bir yerin de yok. Kanın yok çünkü. Aksın diye yalvarıyorsun. Hem ölüm gibi korkuyorsun hem yalvarıyorsun. Sıkmıyor, hiç de sıkmayacak. Ama o savaşı bitirecek sihirli kelimeyi de kimse söylemeyecek. Yıllar yılı milyonlarca kez bastığın tetiğin hatırına, zaten söylense de duymayacaksın. Söylemesin diyorsun o zaman anlatsın. Ortasında zaman geçirdiğim milyonlarca mermiyi küçümsemesin. İzah etsin, altını çizsin. Ama anlatsın.

Hasbelkader bir savaş işte, arada çömdüğüm bir siperde.

Ne ulak var, ne haberci ne de bir mektup...


Umut var mı? Var. Uyandığında kendine günaydın demesen de bir şeyler için uyanmayı başarıyorsun, birisi ve gelecek birisi için...

211118