Bazı insanlar derdini anlatamıyor. Çünkü zaten anlamamış. Belirsizlikle ve anlamsızlıkla dost olmuş, yadırgamıyor. Her günü bir öncekinin tekrarı ama sorgulamıyor. Bakın bu insanlar mutlu. Karşındakine ne hissettirdiğini zerre umursamayan bu duyarsızlık abideleri hepimizin arasında güler yüzlü, sevimli ve yardımsever gibi gözüken parlak hediye paketli boş kutular. İçinde sana yetecek malzeme yok. Bunu kabul etmek zor, hele ki her bir samimiyet kırıntısına açıksan. Ben görürüm. Gözlerim değil ama ruhum iyi görür. Hamleni asla kaçırmam. Bunu bilirsin ve bundan beslenirsin. Ama artık bende de sana yetecek kadar malzeme yok. Çünkü elimdekileri kendim için kullanmayı öğrenmeye çalışıyorum.
Şimdi bu konuya nereden geldik biliyor musunuz? Ben asla susmam. Sessizce anlaşılmayı beklemem. Düşünür düşünür sonunda bir tanım bulurum hislerime. Ve bunu paylaşırım. Bazen yolum çok doğru olmaz ama bakın kelimeler, o kelimeler daima doğru olur. Özenirim çünkü doğru ifade etmeye. Ve bunu görmezden gelirsen işte o zaman sessizleşirim. Çünkü ben buna mesai harcamışım, düşünmüşüm ve seni yormamışım. Kendimi ifade etme sorumluluğunu üstlenmiş ve bunu yerine getirmişim. Yani bu dansta bana ait olan figürleri uygulamışım. Ama nedense karşımda hep bu dansı bilmeyen insanlar oluyor. Bakın bunu bilmemenize tepki göstermiyorum. Ancak kendi kendinize uydurduğunuz asla tutarlı olmayan adımlarınızla gurur bari duymayın. Bu kimseye bir zevk vermiyor. Hamleni öğren ya da uyumlu ol, ben yardımcı olayım. Ama salak salak arizona kertenkelesi figürlerinle etkileyici olacağını lütfen sanma. Çünkü sadece 3 yaşındaki çocuklar için dans edebilme kabiliyeti gurur verici sayılır. Üzerine ne ekledin mesela? Çünkü bu dansın bi ruhu var. Bkz. tango gibi düşün. Yaşanan bir dans bu. Ha derseniz Kübra sen bu işi çok mu iyi biliyorsun da konuşuyorsun? Yoo, hayır. Ama en azından gururla söyleyebilirim ki ben çabalıyorum. Her bir figüre karşılık vermeye hazırım. Fakat tercihim mehter marşı olmaz.
Gelişimini tamamlayamamış ruhların arasında böyle derin sularda hayata tutunmak epey zor. Bir partner bulmak, oyun arkadaşı aramak, onun varlığına inanmak zor. Ardındaki hayal kırıklıklarını, travmalarını bir kenara bırakmadan yol alman gerektiği gerçeğiyle yüzleşince hele ki daha da zor. Ama aslında bunlar sana yol gösteriyor. (Şair burada kendiyle konuşuyor.) Bence artık o kadar da yalnız değilsin, çünkü artık tutarsız figürleri ayırt edebilecek kadar kendine hakimsin. Ve bu önemli bir şey ki sen çamura bulanmadın. Ne demek bu? Evet iştahım kabardı ve ben yemek yedim. Benim canım sevilmek istedi, ben yemek yedim. Benim canım sarılmak istedi, ben yemek yedim. Canım birilerin kalbini paramparça yapmak istedi, ben yemek yedim. Öfkeden deliye döndüm, dilimde dişlerimin izi çıktı ben sadece yemek yedim. Ruhum açtı, her şeye, herkese erişmek istedim ve sadece yemek yedim. İntikam istedi canım, ben de duyarsız olmak istedim, kendi çıkarlarım için başka insanları harcamak istedim. Yapmadım, sadece yemek yedim. Ben çamura bulanmamak için elimden ne gelirse yaptım ama bu balçığa yine de düştüm. Arada ciddi bir fark var. Onlar kadar kirlenmedim çünkü bunu ben tercih etmedim. Ben kimseye yara olmak istemedim. Bu uğurda kendime yara oldum, kilo aldım, depresyona girdim, anksiyete ile savaştım, egzamam arttı, pcos ile uğraştım. Yani bedenim bulanmadığım tüm çamurlarımı kustu. Belki diyeceksin ki değdi mi? Keşke birilerine yara olsaydın. "Sen de kötü olsaydın". Olamadım.
Buraya epey dolambaçlı bir yoldan geldik, bazen sözün varacağı yeri unutuyorum, zihnim hızlı dans ediyor yetişemiyorum. Ama aslında şunu anlatmak istedim, şayet buraya kadar geldiysen bu özetlemeyi hak ettin; bazen ne kadar doğru olsan da yanlış şeyler yaşayacaksın, bazen tüm hamleleri bilsen de o oyunu kaybedeceksin çünkü bu oyun iki kişilik, bazen bembeyaz kalmak istesen de o balçığa düşeceksin, çamuruna bakıp alay edecekler ama kafanı kaldırırsan onların üzerindeki kurumaya fırsat bulamamış izleri göreceksin. Ve en önemlisi, seçmeyi öğreneceksin, zamanla her bir kusura göz yummamayı en az karşındaki kadar doğru figürleri yerine getirebilen birini hak ettiğini fark edeceksin. Daha azı değil, tam olarak hak ettiğin kadarı. Ve bir de midene, bedenine teşekkür edeceksin. Seni asla yalnız bırakmadan her bir zorbalığına takat gösterip seni yine de besleyebildiği için. Özetim bile çok uzun oldu, ben iflah olmaz bir izahkarım. E olsun, bu da benim günahım :)