Farklı arayışlar, çoğunlukla yanlış kavrayışlar içerisindedir ruh. Oysaki henüz kendi varlığının beraberinde getirdiklerine dahi aşina değildir. Yanılsama içinde olmak, kopuk düşlerin içine sürüklenmek; bütünün parçası olmaktan daha kolay geldiğinden. Çünkü içinde bulunduğu durumu kabulleniş en zor, en meşakkatli olandır. Sancılarını dinlemek, yavan olan sözcüklerin asıl anlamını çözmeye çalışmak çoğu için gereksizdir. Tüm yaşam boyunca tırnaklarını tenine geçiren bir yabancıyla yaşanır o zaman. Ruhu anlamlandırmadan, öz benliği kavrayamadan sürekli acı duymak, kişisel eleştiriler ve hatta suçlamalar yanıtsız kalır. Mekan veya insan faktörü tümüyle dışlanamaz fakat aslolan kişinin bunalımlarını bunlara bağlamadan ruhuna dönmesidir. Ruh ki; kaybolduğu zaman kişinin ulaşması en zor mücevheri halindedir ve kıymetli tüm zamanların, anların asıl ışığı gibidir. Başka türlüsü kandırmacalarla, oyalanmalarla geçen toz bulutu halinde bir yaşantıdır. Duyuları rahatsız eden, tüm beklentisi mutluluğu bulacağını amaç edinen, günlük rutinin dışına asla çıkmayan, koşulların devamlı iyi olacağına dair kadim bir inanca sahip modern insan tablosu aslında. Mevcut olanın ruhuna kabulü değil de toplumdakilere kabulüdür ilk önceliği. Bu yüzden herhangi bir hatada veyahut uzun süreli depresyon halinde mekan değiştirme isteği ağır basar. Fakat ardında bırakılmayacak olan onunladır, yok sayar. Düzenli periyotlar halinde meydana gelen bu görmezden gelme, kaçış hali alışkanlığa dönüşür ve tüm olasılıklarda hoşnutsuz kimlikler yaratır. Ruh, uzlaşmaktan çok kabul görmek ister.